Önce kadınlar ve çocuklar
Gönül isterdi ki bu satırlara kutlamalı, eğlenceli, neşe dolu kelimelerle başlayalım. Ama mümkün değil… Yaşananlardan, duyup okuduklarımızdan sonra bu mümkün değil.
Son zamanlarda gittikçe artan şekilde aldığımız haberler, herkesin sorduğu ortak bir soruya dönüştü. “Ne oluyor bize?” Durup bir an düşündüğümüzde, kendimizi bu toplumun bir ferdi olarak kabul edip, olumlu olumsuz tüm gelişmeleri objektif değerlendirebildiğimizde “Neden bunlar oluyor?” sorusunu daha sık sormalıyız. Gerçekten anlamak için, sorunu tüm önyargılarımızdan, kalıplaşmış düşüncelerimizden kopararak çözüm bulabilmek, kendimiz kadar başkalarının, özellikle çocukların ama tüm çocukların (kendini savunamayan, büyüklerin dünyasını anlamayan, kavgalarının farkında olmayan tüm çocukların) yaşam ve beden haklarını savunabilmek için bu soruyu sormalı ve konuşmalıyız. Dinleyerek, empati kurarak, “o zaten bizim gibi düşünmüyor ki” demeden, konunun muhatabı olan toplumdaki herkesin ne söylediğini vicdan ve mantık ışığında konuşmalıyız.
Çocuk istismarlarının, kadın cinayetlerinin, tecavüz ve baskı haberlerinin eksik olmadığı günler geçirdik, geçiriyoruz. Sapık, kişiliği bozuk, insan değil diye tanımladığımız kişiler ne yazık birden bire ortaya çıkmadı. Onlarda bizlerle bu ülkede yaşayan, belki otobüste yan yana oturduğumuz, aynı marketten alışveriş ettiğimiz bireyler. Belki komşumuz ve bilin ki birilerinin akrabası, tanıdığı, arkadaşı, eşi, dostu, babası…
Aman bize uzak olsun ya da benim çevremde böyle birileri yok diye düşünmek inanın çözüm değil. Çocuklarımızı ömür boyu fanus içinde saklayıp, dizimizin dibinden ayırmamak gibi bir yaşam gerçeği de yok. Ayrıca bu doğru da değil.
Çocukların kendilerini korumaları için ne yapmaları gerektiği konusunda ailelere bilgi vermeyi, işin uzmanlarına bırakarak sadece şunu belirtmek istiyorum: Bu dünyada hiçbirimiz bir diğerinden daha üstün daha fazla yaşamayı hak eden bireyler değiliz. Daha eğitimli, bilgili, zengin ya da güçlü olmamız bir diğerini aşağı görmemiz, ona baskı uygulayabileceğimiz, ona zulüm edebileceğimiz anlamına gelmiyor. Farklılıklara tahammül, diğer insanların yaşamlarına saygı, empati kurarak iletişim ve vicdan. İşin ilk kuralı burada başlıyor. Kendisine saygısı olan bireyler, çocuk, kadın, erkek, hayvan fark etmez, tüm canlılara aynı saygıyı gösteriyor. İnsanım diyebilmenin ilk adımı bu bence…
Kadınlar; hayat veren, büyüten, renk verip, yaşamı çoğaltan kadınlar… Bin bir emekle büyüttüğünüz çocuklarınızla her gününüzün bahar tadında geçmesi dileğiyle kadınlar gününüzü kutlar, sevgiyle kucaklarım.
Berna Paşahan