Giriş Yapın

Facebook ile Bağlan Sizin adınıza paylaşım ve izinsiz gönderim yapmıyoruz.
Çocuğunuzla Regl Hakkında Ne Zaman ve Nasıl Konuşabilirsiniz?
Çocuğunuzla Regl Hakkında Ne Zaman ve Nasıl Konuşabilirsiniz?
Merak Duygusu Öğrenmenin Anahtarı
Merak Duygusu Öğrenmenin Anahtarı

Çocuklarda Etkili Öğrenme ve "Öğrenmeyi Öğrenmek" Üzerine...

Çocuklarda Etkili Öğrenme ve

Yapamıyorsa BAŞARISIZ DEĞİL, henüz yapamıyor, YAPABİLİR…

Başarı, zeka, bilgi, öğrenmek, öğretmek gibi kavramlar çocuk eğitiminde sıklıkla duyduğumuz ya da kullandığımız kelimeler. Ancak her zaman cümlenin doğru yerinde yer almıyorlar, hatta cevabını aradığımız soruyu da doğru bir bakış açısıyla sormuyor olabiliriz. Çocuklar için doğru öğrenme metodunu bulabilmek için, konuya doğru soruları sorarak başlamak gerekiyor sanırım. “Öğrenmeyi öğrenmek neden önemli?”  “Çocuklar nasıl öğrenir?”  Öğrenme Tasarımcısı-Eğitmen aynı zamanda “Bir Ömür Yaratıcılık” kitabının yazarı olan Eğitim Koçu Ömür Doğan’a sorduk.

Ebeveynler ve eğitim sisteminin paydaşları olarak neyi, nerede yanlış anlıyor ve yapıyoruz ki çocuklar etkili öğrenme konusunda eksik kalıyorlar?

Çok boyutlu bakmamız gereken bu soruya biraz daraltarak, öğrenmeyi öğrenme ve yaratıcılık perspektifinden bakarak cevap vermek istiyorum.

Burada ilk cevabım “öğretmeye çalışarak” yanlış yapıyoruz şeklinde olacaktır. Öğretmeye çalışmak yerine hem kendi öğrenmemize hem de çocuklarımızın öğrenmesine odaklanmalıyız. Böylece çocuklarımız için hem iyi birer rol model olabilir hem de onlara yaklaşırken, onlara doldurulması gereken boş zihinler ya da şekil verilmesi gereken varlıklar olarak yaklaşmayız. Bu bakış açısını kazandığımızda çocuklarımıza bir şeyleri öğretmekten vazgeçip çocuğumuzla birlikte gelişmeye ve büyümeye odaklanabiliyoruz.

Öğrenmeye odaklanmak, yetişkinler olarak önce bizim odağımıza öğrenmeyi ve gelişmeyi koymamız demektir. Buna “Growth Mindset” yani öğrenme zihniyeti diyoruz. Öğrenme zihniyetinde olan bir kişi yeni şeyler denemekten korkmaz, hataları birer öğrenme fırsatı olarak görür, zekanın ve yeteneğin doğuştan gelen şeyler değil, gelişebilecek özellikler olduğunu düşünür, sonuca değil çabaya değer verir. Carol Dweck’in tabiriyle gelişebileceğine inanmanın gücünü kullanır.  Dolayısıyla çocuklara da böyle yaklaşır. Örneğin çocuk bir şeyi yapamıyorsa, başarısız olduğunu düşünmek yerine, “henüz” yapamadığını düşünerek yapabileceğine, öğrenebileceğine inanır. Benim burada temel inancım, herkesin her şeyi öğrenebileceği şeklinde…

Sorunuza ikinci cevabım, öğretmeye çalışırken, bizim bildiğimiz yoldan, bizim öğrendiğimiz yöntemlerle, bizimle aynı hızda öğretmeye çalışarak yanlış yapıyoruz olacaktır. Oysa herkesin öğrenme hızı, öğrenme yolu ve yöntemi birbirinden farklıdır. Bütün eğitim sistemimiz, farklı derslerde farklı yeteneklere, farklı zeka türlerine ve gelişim düzeyine sahip, farklı hızlarda öğrenen çocukların hepsini aynı şekilde, aynı hızda, aynı içerikle öğretmek üzerine kurulu.

Bizler de ebeveynler olarak nasıl öğrendiysek çocuklarımızın da öyle öğreneceğini varsayıyor, bizim öğrendiğimiz gibi öğrenmediklerinde, başarısız olduklarını düşünüyoruz. Bunun yerine onların neyi nasıl daha iyi öğrendiklerini daha fazla gözlemeli, çocuklarımızın bu konudaki farkındalığını artırmaya çalışmalıyız.

Öğrenmeyi öğrenmek nedir? Neden önemidir?

Öğrenmeyi öğrenmek öğrenmenin ne demek olduğunu, nasıl gerçekleştiğini bilmek demektir. İkincisi kendi öğrenme sürecimiz üzerine düşünmek, nasıl daha etkili ve kalıcı bir öğrenme gerçekleştirebileceğini fark etmek, kendi öğrenme yöntem ve araçlarımızı bularak bunları kullanabilmektir.

Öğrenmeyi öğrenmenin en büyük önemi, ne yapacağımızı bilmediğimiz durumda ne yapacağımızı bilmemizi sağlamasıdır. Günümüzde artık değişimi değil hızını konuşuyoruz. Bu hızlı değişim, hızlı uyum (adaptasyon) yeteneğini gerektiriyor. Hızlı uyum sağlayabilmek için ise öğrenmede esnek ve hızlı olmalıyız. 

Bundan 20 yıl sonra hangi mesleklerin ön planda olacağını, hangi yetkinliklerin, yeteneklerin temel olacağını bilmiyoruz. Bu yüzden çocuklarımızı geleceğe hazırlarken, gelecekte ihtiyaç duyacakları yetkinlikleri hızla kazanabilmeleri için öğrenmeyi öğrenmelerine öncelik vermeliyiz.

Bizim anne babalarımız eskiden bir okuldan mezun olup o okulda öğrendikleri bilgiyle bir ömür hayatlarını devam ettirebiliyordu belki. Ama yapılan araştırmalar, çocuklarımızın bazılarının bugün var olmayan mesleklere sahip olacağını söylüyor ve bu öngörüler çok uzak gelecek için yapılmıyor. Beş yıl, on yıl sonrasından bahsediyoruz.

Diğer yandan insan ömrü uzuyor. Bugün gelişmiş ülkelerde beklenen ortalama ömür 80 yaş civarında. Sağlık alanındaki gelişmeler düşünüldüğünde bunun daha da uzamasını bekleyebiliriz. Bu da demek oluyor ki hayatımız boyunca iki, üç belki daha fazla üniversite öğrenimine denk yeni şeyler öğrenmek zorundayız. Bu daha anlamlı ve işlevsel bir yaşam kurmamız için şart. Yeni şeyler öğrenmek zorundaysak, önce odağımıza öğrenme zihniyetini koymalı, ardından nasıl daha etkili öğrenebileceğimizi de öğrenmeliyiz. 

Çocukta öğrenme isteği nasıl oluşur ya da oluşturulur?

Bu soruda “nasıl oluşur” şeklinde düşünmeyi tercih ederim. Çünkü öğrenme isteği içsel olduğunda daha kalıcı olur. Dışsal kaynaklı bir öğrenme isteği hem kalıcı değildir hem de dışsal kaynaklı bir nedenle gerçekleşen öğrenmeler beyinde daha az yer eder.

Çocuklarımızda öğrenme isteği oluşumu ile ilgili özetle şunları söyleyebilirim:

  • Öncelikle öğrenmeyi bir alışkanlık, bir zihniyet haline getirmek gerekiyor. Bunun için başlarda söylediğim gibi ebeveynlerden ve eğitim sisteminden bahsedeceksek öğretmenlerin öğrenme zihniyetinde olması şart. Az önce adını andığım Carol Dweck’in yaptığı bir araştırma var. Çocuklara başarısız notu vermek ya da onları başarısız olarak adlandırmak yerine “henüz değil” demenin, çocukların başarıları üzerinde çok olumlu bir etkisi olduğunu gösteriyor. Hadi okurlarımıza bir öğrenmeyi öğrenme alıştırması olarak, Dweck’in “Gelişebileceğinize İnanmanın Gücü” başlıklı TED videosunu izlemeyi önerelim.
  • Öğrenme isteği için çocuğun başarısızlıkla değil çözümle, çözüm alternatifleriyle bağ kurması gerekiyor. Bu yüzden de yaratıcılık ve öğrenmeyi öğrenme birlikte daha etkili oluyor. Problemle karşılaşan çocuğa, “Başka nasıl yapabilirsin?”, “Yapmak için neye ihtiyacın var?”, “Ne olursa yapabilirsin?” gibi sorular sorduğunuzda, onun hem yaratıcı problem çözme kapasitesini artırmasını destekler hem de öğrenme zihniyeti oluşturmasına yardımcı olursunuz.
  • Çocuklar doğuştan meraklıdır ve bu merakı çoğaltarak, merakının peşinden sabırla gitmesini sağlamak çocuğunuzun öğrenme isteğini artıracaktır. Öğrenme için merak en büyük itici güçlerden biridir. Biz 3 yaşına henüz girecek olan kızımla parkta ağaçların adlarını Google Lens’ten bakarak beraber öğreniyoruz. Şimdi artık nerede bir ağaç görse, bana merakla “Bu ağacın adı ne?” diye soruyor ve telefondan bakmamı istiyor. Böylece artık parktaki tüm ağaçların adını biliyoruz.
  • Merakı önceleyen temel bir duygumuz daha var. O da hayret etmek, şaşırmak! Hayret merakı, merak ilgiyi, ilgi de isteği doğuruyor. Biz yetişkinler çevremize hayretle bakmayı unutuyoruz. Oysa çocukların temel öğrenme motivasyonudur hayret. Çünkü gerçekten bir şeyleri ilk defa görüyorlar. O halde, bizim de çevremize dair farkındalığımızı daha çok artırmamız ve bunu çocuklarımızla da paylaşmamız gerekiyor. “Aaa, bu örümceğin niye altı bacağı var acaba? 4 olsa ne olurdu ki?”
  • Bu arada mutlaka söylemem gereken şey şu, “Akıl duyguyla çalışır” der Antonio Damasio. Bir duyguyla, özellikle de olumlu bir duygu ile eşleşen öğrenmeler daha kolay ve kalıcı öğrenilir. Bu yüzden öğrenme isteği yaratmak istiyorsak, öğrenmeyi eğlence, neşe, keyif, mutluluk gibi olumlu duygular eşlemeliyiz. Eğlenmediğiniz yerde öğrenemezsiniz benim en temel inançlarımdan bir diğeridir.
  • Öğrenme isteği ile ilgili son söyleyeceğim şey kullanışlı ve faydalı olanı, özellikle faydasını hemen gördüğümüz şeyleri daha kolay öğreniyoruz. Bu yüzden çocuklarımızın problem çözme kapasitelerini artırmalı, onların adına problemleri çözmemeliyiz. Çünkü gündelik hayat içinde karşılaştıkları tüm problemler, onların kullanışlı ve faydalı çözüm üreterek öğrenmelerini sağlıyor. Biraz abartarak problem çözme isteğinin öğrenme isteğine eşit olduğunu söyleyebiliriz. Diğer yandan, bir meydan okuma varsa, bu hem yetişkinler hem de çocuklar için harika bir motivasyon kaynağıdır. Yeterince zor ama çözülmesi imkânsız olmayan problemlere meydan okumak hepimiz için mutluluğun ve öğrenme isteğinin en önemli kaynağı…
     
İlginizi Çekebileceğini Düşündüğümüz Diğer Haberler
FACEBOOK YORUMLARI
ANNEBEBEK ÜYELERİ NE DİYOR?

Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.

Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..