Disleksi Okul Çağından Önce Belirti Verebilir
Ülkemizde yaklaşık 2 milyon disleksik çocuk olduğu tahmin ediliyor. Bu çocukların oldukça az bir kısmı ise fark edilmiş ve bunların da ancak bir kısmı gerekli destek eğitimini alabilmekte. “Disleksi, dil temelli bir öğrenme güçlüğü ve nörogelişimsel bir problem olup, doğumdan itibaren vardır. Çocuklar okumaya başlamadan önce bile, Disleksi belirtileri fark edilebilir.” diyen Todi Kurucusu Nörolog Dr. Olcay Karaca ebeveynler için şu bilgileri veriyor.
Disleksinin okul çağından önce de fark edilebileceği belirtiliyor. Hangi belirtilerle fark edilebilir?
- Evet disleksi okul öncesi dönemde fark edilebilir. Disleksi ile ilgili ilk belirtiler genellikle konuşma problemleridir. Bu çocuklarımız beklenenden geç konuşurlar, konuşma sesleri karıştırırlar.
- Kelime öğrenmede, kavram öğrenmede zorluk yaşarlar. Gece- gündüz, gelmek- gitmek gibi bazı kavramları karıştırabilirler.
- Motor becerilerinde de gerilik fark edilebilir. Sakarlık ve küçük kazalar, bisiklete binememe, ip atlayamama gibi…
Okumanın yapı taşı dil becerileridir ve disleksik çocuklarda dil gelişimindeki sorunlar erken yaşlarda, okul öncesi dönemde fark edilebilir. Okul öncesi dönemde gözlenebilecek farklılıklar genellikle dil temelli becerilerdedir. Bebeksi konuşma, nesneleri yanlış isimle adlandırma (çatal yerine kaşık deme gibi) , yönergeleri yerine getirememe (unutma) sık karşılaşılan sorunlardır.
Disleksisi olan çocuklar, birden fazla görev içeren yönergeleri yerine getirmekte zorlanırlar. Böyle durumlarda genellikle ilk veya son görevi hatırlar ve yaparlar. Oyunları öğrenmede zorlanırlar, bu arkadaş ilişkilerini olumsuz etkileyebilir. Benzer şekilde okulda uyulması gereken kuralları öğrenmede de zorlanabilirler.
Nörogelişimsel bir problem olarak tanımlanıyor, zeka ile ilgili bir problem değil, aksine disleksi tanısı olan oldukça zeki ve başarılı insanlar var. Bu bağlamda nörogelişimsel problem dediğimizde ne anlamalıyız? Zeka problemleri ile arasındaki fark nedir?
Anne karnında ilk gelişmeye başlayan organımız beynimizdir. Gebeliğin 3. Haftasında nörolojik sistem gelişmeye başlar. Diğer organların gelişimi ise 7 hafta sonrasındadır. Nörogelişisel bozukluklar beynimizin gelişme sürecindeki olumsuzluklara bağlı gelişirler. Bu gelişimin en önemli 2 belirleyicisi, genetik ve hamilelik sürecidir. Disleksi ve dikkat eksikliği nörogelişimsel bozukluklardır.
Zeka; insanın yeni durumları algılama, yorumlama ve bu durumlara uyum sağlama yani öğrenebilme yeteneğidir. Dikkat, bellek, algılama gibi mental işlevlerin bir arada kullanıldığı bir beceridir. Zeka testleri bu mental işlevleri değerlendirir ve ortaya zeka puanı çıkar. Disleksik çocuklarda bu mental işlevlerin hepsinde değil bazılarında problem vardır. Dolayısıyla ortalama zeka puanı normal ve hatta normalin üstündedir.
Çevresel koşulların hastalığın gelişimine etkisi var mı? Yoksa çevre ve aile-okul faktörleri tedavide mi etkili?
Bu nörogelişimsel bozukluk bir grup biyolojik ve çevresel nedenlere bağlı gelişir. Özel Öğrenme Güçlüğü sebeplerini açıklayabilmek için, ÖÖG’si olan çocukların ortak özelliklerini saptamak amacıyla birçok araştırma yapılmıştır. ÖÖG’de altta yatan nöropsikolojik problemleri açıklayabilecek ailesel özellikler, gebelik problemleri, doğumda yaşanan problemler, bebeklik döneminde maruz kalınan olumsuz etkenler taranmıştır. Saptanan ortak özellikler belirlenerek, hangi çocuklarda ve hangi olası sebeplerle ÖÖG gelişebileceği ile ilgili tezler geliştirilmiştir.
Çevresel etkenlerden en önemli olan grup hamilelikle ilişki olanlardır. Hamilelikte alkol-sigara kullanımı, hamilelikte geçirilen enfeksiyonlar ve hamilelikte ilaç kullanımı ÖÖG gelişimine yol açabilir. Başta doğum esnasında oksijensiz kalma olmak üzere doğum travmaları da ÖÖG’ye yol açabilirler. Yenidoğan dönemi (0-1 ay) hastalıkları ve bu dönemde maruz kalınan bazı çevresel faktörler ÖÖG’ye yol açabilecek nörogelişimsel problemlerin sebebi olabilir. Bu çevresel faktörler, enfeksiyonlar, kafa travmaları, toksik maddelere (kurşun vb) maruz kalma olabilir. Kesin olarak kanıtlanmasa da erken çocukluk döneminde tüketilen bazı hazır gıdalardaki gıda koruyucular, renklendiriciler ve katkı maddeleri de toksik etki yaparak ÖÖG gelişiminden sorumlu olabilirler.
Pandemi dönemi, pasif öğrenme sürecini beraberinde getirdi. Sadece dinlemek ya da okumak öğrenme için yeteri mi? Etkin öğrenmeyi nasıl tanımlarsınız?
Eğitim iletişimi gerektiren bir süreçtir, eğitim veren ile eğitim alanın iletişimini gerektirir. Yani öğretmen ve öğrenci iletişimi. En güncel öğrenme kuramı olan beyin temelli öğrenme, ‘’yaparak, yaşayarak öğrenmenin’’ kalıcı öğrenmenin en etkili yolu olduğunu ortaya koymuştur.
Uzaktan eğitimde öğretmen-öğrenci iletişimi ve yaşayarak öğrenmenin çok minimal düzeyde olduğu açıktır. Bu nedenle uzaktan eğitim, öğrenme performansı için çok uygun bir yöntem değildir. Ancak yaşadığımız olağanüstü pandemi süreci ile uzaktan eğitim bir zorunluluk olmuştur. Yapılması gereken ise uzaktan eğitime adapte olmaktır. Bunun için hepimize bazı sorumluluklar düşmektedir. Uzaktan eğitim içeriklerinin hazırlaması ve iletişim alt yapısının sağlanması kurumların sorumluluğundadır. Anne babalar çocuklarını uzaktan eğitime motive etmeli ve onlara uygun ortamı sağlamalıdır. Çocuklarımızın da bu durumdan en üst düzeyde faydalanabilmek için çaba göstermeleri gerekmektedir. Bilinmelidir ki, uzaktan eğitim bir seçenek değil, zorunluluktur.
Uzaktan eğitimle birlikte bazı imkanlar da doğmuştur. Dünyada birçok saygın eğitim kurumu, çeşitli eğitim programlarını öğrencilerin ücretsiz kullanımına açmışlardır. Yine bilim ve sanat alanında birçok kurum sanal ortamda eğitim imkanlarını öğrencilerin kullanımına açmışlardır. Bunlar çocuklarımız için yaşamları boyunca karşılaşma olasılıklarının çok düşük olduğu eğitim olanakları sağlamaktadır.
Bu süreçte medya; eğitimde iletişime destek olmak, öğrencilerin ve ailelerin motivasyonlarının desteklenmesi ve uzaktan eğitim imkanlarının topluma duyurulması konularında önemli görevler yapmaktadır.
Pandemi nedeniyle eğitim alanında zorluklar yaşadığımız çok açıktır ve bu süreçte öğrencilerin eğitimden mahrum kalmaması için toplumun her kesiminin desteğine ihtiyaç vardır.
Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.
Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..