Giriş Yapın

Facebook ile Bağlan Sizin adınıza paylaşım ve izinsiz gönderim yapmıyoruz.
Suluklara Taze Meyve Suyu Koyuyoruz
Suluklara Taze Meyve Suyu Koyuyoruz
Burun Tıkanıklığının Sebep Olduğu Sorunlar
Burun Tıkanıklığının Sebep Olduğu Sorunlar

Skolyoz'da

Skolyoz'da

Günümüzde her yüz çocuktan 3’ünün kapısını çalan ve tedavi edilmediğinde hayati riske yol açabilen Skolyoz’un tedavisinde bir zamanlar ‘hayal’ denilecek gelişmeler yaşanıyor. Tedavide en yeni gelişmeler Acıbadem Sağlık Grubu’nun, bu önemli hastalığa dikkat çekmek için bu yıl 4’üncüsünü düzenlediği Skolyoz Farkındalık Ayı etkinliğinde anlatıldı. Acıbadem Maslak Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Alanay, “olmaz” denileni mümkün kılan en yeni cerrahi yöntemleri anlattı; önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Günümüzde her 100 çocuktan 3’ünün tanıştığı skolyoz, yaşam kalitesini ciddi boyutlarda düşürdüğü gibi, akciğer, solunum ve kalp problemlerine neden olabilen, hastayı yatağa bağlı kılabilen hatta hayati riske yol açabilen bir hastalık olmasına rağmen toplumda yeterince bilinmiyor.

Hayat Kurtaran En Yeni 3 Yöntem

Prof. Dr. Ahmet Alanay, Türkiye’de skolyoz tedavisinde çığır açan en yeni 3 yöntemi de anlattığı konuşmasında “Geçmişte artık çok geç kalınmış, ameliyat edilemez veya ameliyat çok riskli denilen ileri derecede ve esnek olmayan skolyoz ve kifoz hastalarının büyük çoğunluğu günümüzde ameliyat edilebilmektedir. Özellikle Spinal Navigasyon, 3-boyutlu baskı yöntemi ve nöromonitörizasyonun kullanımı, ‘yapılamaz’ denilen, felç riski yüksek olan ameliyatları daha emniyetli bir şekilde yapılabilir hale getirmiştir” diye konuştu.
Prof. Dr. Ahmet Alanay, omurga cerrahisinde hayat kurtaran en yeni 3 yöntemi şöyle anlattı:

Spinal Navigasyon

Vida koyma işleminde yapılacak bir hata düzelmeyi imkansız hale getirirken, günümüzde vida koyma işlemi spinal navigasyon cihazı ile ve omurganın 3 boyutlu görüntülenmesi ile emniyetli ve sağlam şekilde yapılabiliyor. Spinal navigasyon ile ileri ve esnek olmayan deformitelerin tedavisindeki birinci ve en önemli basamaklardan olan emniyetli bir şekilde ve sağlam vida koyma işlemi artık kolayca yapılabiliyor. Navigasyon ile yerleştirilen vidaların doğruluk oranı yüzde 100’e yakın oluyor.

Nöromonitörizasyon

Nöromonitörizasyon, nörologlar tarafından uygulanması gereken ve ameliyat boyunca omurilikte sinir sinyal geçişinin durumunu gösteren bir teknik. Ameliyat boyunca omuriliğin durumunu takip ediyor ve omurilik iletiminde bir kesinti veya yavaşlama olması durumunda sinyal veriyor. Bu değişiklik de nöromonitörizasyonu yapan nörolog tarafından cerraha iletiliyor. Bu erken uyarı sayesinde cerrah omurilikteki yanlış giden durumun nedenini bularak bunu ortadan kaldırıyor ve hastanın omurilik yaralanmasına bağlı felç olması bu şekilde büyük ölçüde ortadan kaldırılmış oluyor.

3-Boyutlu Omurga Baskısı (3D-Print)

3-Boyutlu baskı teknolojisi ileri derecedeki skolyoz ve kifoz hastalarının ve cerrahların yeni umudu. Artık 3-Boyutlu baskı tekniği ile hastanın omurgasının birebir kopyası oluşturulabiliyor. Cerrah bu kopyayı eline alınca hayal etmektense, deformiteyi gerçek anlamda 3 boyutlu olarak görebiliyor ve gerekirse üzerinde sanal ameliyat yaparak planladığı ameliyatın gerçek sonucunu ve karşılaşacağı güçlükleri önceden yaşayarak tecrübe edebiliyor. Ameliyat sırasında da yumuşak dokular nedeniyle göremediği gerçek 3 boyutlu yapıyı model omurgaya bakarak daha iyi kavrayabiliyor. Böylelikle normal anatominin bozulduğu şiddetli omurga skolyoz ve kifoz deformiteleri daha emniyetli bir şekilde ameliyat edilebilirken, felç riski ve hayati riskin büyük ölçüde önüne geçiliyor.

Korse Ameliyat İhtimalini Yüzde 50 Azaltıyor

Konferansta Acıbadem Maslak Hastanesi hekimlerinden Yrd. Doç. Dr. Çağlar Yılgör ve Doç. Dr. Ayçe Atalay da skolyozla ilgili önemli bilgiler verdi. Yılgör, son yıllarda tedavi odaklı yaklaşımın yerini hasta odaklı yaklaşıma bıraktığını belirterek, “Artık ‘eğrilik derecesine göre tedaviyi doktor seçer’ anlayışı yerine ‘hasta öncelikli yaklaşımlar’ öne çıkmakta. Doktor odaklı karar mekanizmaları değil; hastanın dinlendiği ve yaşam kalitesini ve ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulduğu ve günümüzde kanıta dayalı tedaviler geçerli kabul ediliyor” dedi. Tedavi sürecinin sadece eğriliği düzeltmek değil, aynı zamanda kişinin yaşam kalitesini yükseltmek için olduğunu söyleyen Dr. Yılgör, “Bunların yanı sıra hasta emniyeti ve radyasyon güvenliği de tedavinin en önemli unsurları arasında. Örneğin skolyoz hastaları için geliştirilen ultradüşük doz röntgen cihazları sayesinde eskiye oranla daha az radyason verilerek çekim yapılabiliyor. Böylelikle uzun yıllara yayılan tedavi sürecinde hastanın aldığı radyasyon oranı minimumda tutulabiliyor. Bunlar hayat kalitesi için çok önemli adımlar” dedi.
1920 yılından beri kullanılan ancak Türkiye’de son yıllarda önem kazanan Schroth tedavisine dikkat çeken Doç. Dr. Ayçe Atalay; kendi kendini düzeltme ve nefes kontrolü egzersizlerinden oluşan bir rehabilitasyon tekniği olan Schroth yaklaşımının korse tedavisi ile birlikte hastaların önemli bir bölümünde eğriliğin kontrolünün sağlanabildiğini belirtti. Ayrıca bu egzersizlerin solunum kapasitelerinde artış ve duruşlarında düzelme sağlayabildiğini de vurguladı.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Hürriyet Yılmaz ise korse tedavisinin ihmal edilmemesi gereken bir tedavi olduğunu belirterek; “Korse tedavisi uygun zamanda ve iyi bir korse uygulaması ile yapıldığında ve hastalar 20 saatlik uygulama konusuna uyumlu davrandığında başarı oranı önemli ölçüde artıyor” dedi.

100 Derece Eğriliği Var Ama Ağrısı Bile Yok

60 yıldır skolyoz hastalığı ile mücadele eden Dagmar Gertrud Elisabeth Göğdün geçirdiği uzun ve yorucu süreci şöyle anlattı: “Geçirdiğim çocuk felci sonrasında sırtımın bir tarafındaki güç kaybı nedeniyle skolyoz hastası oldum. Neticesinde 14 yaşında ameliyat geçirdim. Sonrasında 3 ay hastane odasında boynuma kadar alçıyla yatmak zorunda kaldım ve 1 sene alçı korse kullandım. Sonraki yıllarda yeniden ameliyat deneyimim oldu ancak 60 yıldır hayat kalitemi düşürmeden skolyoz ile yaşayabilmem Schroth Tedavisi ile mümkün olabildi. Tedavinin uygulandığı merkezde haftanın 7 günü her gün 6 saat çalışıyorduk. Öyle ki yemek yemek için bir araya geldiğimizde bile duruşumuzu kontrol ederek bizi düzeltiyorlardı. Şu an hala her gün ortalama 3 saat skolyoza özel sportif aktiviteler yapıyorum ve 100 derece skolyozum olmasına rağmen dik durabiliyor ve normal bir hayat sürebiliyorum.”

İlginizi Çekebileceğini Düşündüğümüz Diğer Haberler
FACEBOOK YORUMLARI
ANNEBEBEK ÜYELERİ NE DİYOR?

Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.

Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..