Çocuklarda Zeka ve Akıllılık Üzerine (3)
Albert Einstein, Sylvester Stallone, Stephen Hawking…
Zeka konusunda efsane isim olan Albert Einstein’in ilköğretim esnasında öğrenme güçlüğü yaşaması nedeni ile geri zekalı olmasından şüphelenildiğini, biyografisini inceleyenler iyi bilirler. İlköğretimi esnasında bir öğretmeni Einstein için “Bu asla bir şey olamayacak’’ demiştir. Bugün üniversite sınavlarında harap olan pek çok genç, çağın en zekilerinden kabul edilen Albert Einstein’ın, girdiği ilk üniversite sınavını kazanamadığını bilmelidirler. Hatta bir rivayete göre, ünlü bilim adamı 4 yaşına kadar konuşmayı bile becerememişti. Belki de böyle bir hayat hikayesi olduğu için, zekasının ve yeteneğinin nereden geldiğini soranlara “Ben kimseden üstün değilim, sadece hastalık derecesinde meraklıyım’’ demiştir.
Bir kuşağın zihnine, fiziksel güç konusunda simge olarak yerleşen Sylvester Stallone, çocukluğunda tam tamına 12 okuldan atılmıştır ama bugün dünya sinemasının en zeki ve başarılı aktör ve yapımcılarından sayılıyor.
Yüzyılın dehalarından kabul edilen İngiliz Astrofizikçi, Stephen Hawking maruz kaldığı hastalık nedeniyle (Amiyotrofik Lateral Scleroz, ALS) boyundan aşağı felç ve konuşamaz durumda olmasına ve ağır fiziksel özrüne rağmen, tekerlekli sandalyesinde oturarak dünyanın oluşumu ile ilgili, hayranlık uyandıran ve kendisine birçok büyük ödül kazandıran keşifler yapmıştır. Dolayısıyla bu örnekler, zekanın sonradan geliştirilebileceğini, ilgi merak ve yönelime göre değişik boyut kazanabileceğini göstermektedir.
Dünyanın en zekileri kimlerdir?
Her yetenekli insanın çok zeki olmadığını ayrıca süper zekilerin de her konuda yetenekli olmadıklarını biliyoruz. Ancak kesin olan bir şey var ki, zeka beraberinde yeteneği de getiriyor. Kimileri, “Daha zeki olsam, çok gösterişli bir hayatım olurdu” diye düşünebilir. Bu nedenle, dünyanın en zekileri olarak kabul edilen insanların yaşamı içimizde bir merak uyandırır. İlginizi çekebileceği düşüncesiyle, bu bölümde, günümüzde dünyanın en zekileri olarak kabul edilen kişilerin kısa biyografilerini ve hayat hikayelerini sunuyorum.
KİM UNG-YONG
Tüm zamanların en küçük yaşta üniversiteye giden insanıdır. 2 aylık iken konuşmaya, 4 yaşında üniversiteye başladı. Daha 15 yaşında Kolarado Üniversitesi’nde fizik doktorası yaptı. 5 yaşında bile Japonca, Korece, Almanca ve İngilizce konuşabiliyor hatta en zor integral ve differansiyel denklemlerini çözebiliyordu. 7 yaşında iken Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) tarafından Amerika’ya davet edildi. Bugün birçok bilim adamı standart IQ’nün 100 civarında olduğunu ve 195’in üzerine kimsenin çıkamayacağını ifade ederken, Yong’un zekasının 210 civarında olduğunu iddia edenler hiç de az değildir. Kim Ung-Yong, birçokları tarafından yaşayan en zeki adam olarak kabul edilmektedir. Halen Kore’de sıradan bir üniversitede yarı zamanlı olarak çalışmaktadır.
MARİLYN VOS SAVANT
Aslında zekasıyla orantılı parlak bir geçmiş ve eğitimi olmayan Savant, 10 yaşına kadar ailesinin sahip olduğu bakkalda çalışmış. 10 yaşında iken IQ testinde anormal yüksek bir puan alınca hayatı değişmiş ve meşhur olmuş. Halen New York’un ünlü Parade dergisinde “Ask Marilyn” (Marilyn’e Sor) köşesinde okuyucuların çözmekte zorlanarak kendisine gönderdiği soruları cevaplamaktadır. En yüksek IQ puanı alan kişi olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girse de, belli bir uzmanlık alanı olmayan Savant’ın zeka skorunun onun gerçek zeka tablosunu yansıtmadığını düşünenlerdenim.
NAİDA CAMUKOVA
Dağıstanlı ve Türk kökenli olan Naida Camukova, 1 yaşında konuşmaya, 2 yaşında okuyup yazmaya başlamış. Daha 4 yaşında iken Kur’an-ı Kerim’i ezberlemiş. İlk Kur’an okuması da çok ilginç; 3 yaşında iken ölen bir komşuları için okunan Kur’an-ı Kerim’i yarım saat gözleri ile takip ettikten sonra eline alıp okumaya başlayınca, oradaki tüm insanlar neredeyse şok geçiriyormuş. Kendisi, 300 sayfalık bir kitabı 2 saatte okuyabildiğini, ezberinde tam 3 bin kitap olduğunu, unutkanlık nedir bilmediğini ve bir defa okuduğu şeyi asla unutmadığını ifade etmiştir. İlk kitabını 8 yaşında yazmış, 14 yaşında üniversiteyi bitirmiş, 25 yaşında iken dünyanın en genç profesörü ünvanını almıştır. Türkçe, Rusça, İngilizce, Fransızca, Almanca, Arapça, Farsça ve olmak üzere 7 lisanı, anadili gibi; Türk dilini ise Kumukca, Nogayca, Karaçay-Malkarca, Kazakça, Tatarca, Gagavuzca, Azerice lehçelerinde konuşabilmektedir.
Kendisi halen Dağıştan Devlet Üniversitesi’nde görev yapmaktadır.
MICHAEL KEVIN KEARNEY
Henüz 4 aylıkken konuşmaya, 10 aylıkken okuma yazmaya başladı. 6 aylık iken doktora “Sol kulağımda galiba bir enfeksiyon var’’ diyerek herkesi şaşırttı. Liseyi 6 yaşında bitirdi. 10 yaşında üniversiteyi bitirdiği için, en genç üniversite mezunu olarak Guiness Rekorlar Kitabı’na girdi. 17 yaşında iken üniversite hocalığına başladı. Kearney’in “Kim 1 milyon dolar ister?” yarışması finalinde, son soruda telefon hakkını kullanmak isteyip, herkesin soruyu babasına danışacak diye düşündüğü anda, “Baba 1 milyon doları aldım eve geliyorum” demesi ve son soruya da doğru cevap vermesi, hem yarışma sunucusunu hem de tüm dünyayı şaşkına çevirmişti.
Müzik zekayı etkiliyor mu?
Kaliforniya İrvine Üniversitesi’ndeki bilim adamlarının, müzik eğitiminin zeka üzerine etkilerini araştıran çalışmaları büyük şaşkınlığa yol açmıştır. Bu araştırmada anaokuluna giden 3-4 yaşlarındaki 78 çocuk seçilerek dört gruba ayrıldı. Çocukların ailelerinin sosyo-ekonomik-kültürel yapılarının ve gittikleri anaokullarının eşdeğer olmasına da dikkat edildi. Birinci gruba şan ve piyano dersi, ikinci gruba sadece şan dersi, üçüncü gruba bilgisayar dersi verilirken, dördüncü gruptakilere hiçbir şey öğretilmedi. Çocuklar haftada 2 kez 15'er dakikalık piyano dersi alıyordu ve her çocuğun eşit süreyle ders almasına da dikkat ediliyordu. Sekiz ay boyunca diğer grupların da çalışmaları sürdü. Araştırma bittiğinde her çocuk 4 ayrı zeka testinden geçirildi. Ortaya çıkan sonuç çok şaşırtıcı idi çünkü piyano dersi alan gruptaki çocukların test başarıları diğerlerinden yüzde 46 daha yüksek bulunmuştu. Böylece araştırmacılar, çocukların yoğrulmaya hazır beyinlerinin yeni bağlantılar kurmak için şekil ve biçim değiştirerek gelişmeye müsait olduğunu göstermişlerdir. Bu deneyde piyano dersleri, sinirleri eğiterek beynin korteksindeki algısal gelişmeyi sağlamıştır.
Kanaatime göre, anaokulu ve ilköğretim döneminde, eğitimin yanı sıra verilen enstrüman dersleri, zihinsel kapasiteyi şaşılacak derecede artırmaktadır. Yukarıdaki deney, sadece piyano ile yapılmıştır ama bağlama, flüt ve keman vb. gibi enstrümanların da piyano kadar etkili olacağını söylemek yanlış olmaz. Üstelik çocukların zihinsel gelişimine katkıda bulunabilmek için, piyano ya da keman virtüözü olmalarına, ellerindeki müzik aletini çok çok iyi kullanmalarına da gerek yok. Haftada sadece iki defa 15 dakika enstrümanla uğraşmaları yeterli.
İlaçlarla zeka arttırılabilir mi?
Vitamin ve mineral takviyesi ile zekayı kapasitenin en üst noktasına çıkarmak mümkün olabilir. Bu ilaçlarla, özellikle sağlıklı ve dengeli beslenemeyen çocukların zihinsel kapasiteleri azami derecede yükselebilir.
Doğru dozlarda olmak kaydıyla, folik asit, B1, B6, B3, B5, riboflavin, C vitamini, E vitamini, krom, magnezyum, demir, çinko, kolin, flavanoid kullanılarak, bir zeka vitamini oluşturulabilir. Bu karışım içinde sözünü ettiğimiz vitamin ve minerallerin hepsi zeka gelişimi ve beyin için çok önemlidir. Dolayısıyla bu ilaç karışımı, zeka düzeyini ve okul başarını yükseltmede çok yararlı olabilir.
Üstün zekalı çocuk, süper çocuk demek midir?
Üstün zekalılık, toplumda bir ayrıcalık olarak görülse de süper güçlere sahip olmak anlamına gelmez. Üstün zekaya sahip olmak, sıra dışı bir durum olduğundan, farklılığın ayırt edilemediği ve hoş karşılanmadığı topluluklarda farklı ve üstün olmak çocuğu rahatsız bile edebilir. Zihinsel olarak diğerlerinden üstün olmanın duygusal bir ağırlığı da bulunmaktadır. Üstün zekalı çocuklar diğerlerinden farklı ve yoğun düşünebildikleri gibi duyguları da bu yönde ilerler ve incinme ihtimalleri diğer insanlara göre daha çoktur ve fazlasıyla kırılgandırlar. Fiziksel gelişim zihinsel gelişimle eş zamanlı olarak ilerlemediğinden düşünmesine ve hissetmesine rağmen, bunları uygulamakta fiziksel yetersizlik bulunması, çocukları hayal kırıklığına sürükleyebilir.
Üstün zekalı çocuklar, genellikle toplumdaki diğer bireylerle bir uyum sıkıntısı yaşarlar. Bu çocukların pek çoğu, kendi idealleri ile topluma ayak uydurma istekleri arasında içsel bir çelişki yaşarlar. Herkesin zevk aldığı, ilgi duyduğu şeyler, bu kişilere sıkıcı gelebilir. Bu nedenle toplum tarafından hep şüpheci ve kuşkucu gözlerle takip edilirler. Bu konuda aile ve eğitmenler uyanık olmalıdır. Üstün zekalı bir çocuk, kendini dışlanmış hissedip, toplum dışına itilmeden farkına varılmalı ve özel eğitime alınmalıdır.
Beynin toplamda belli bir kapasitesi vardır. Dolayısıyla bir taraf çok gelişirse genellikle diğer taraflar normalden geride kalır. Örneğin matematik zeka çok fazla gelişmişse, beynin diğer özellikleri, normale göre biraz daha geri kalmaktadır. Bu nedenle bir çocuğun bir alandaki yeteneği ne kadar fazla gelişmişse, diğer alanlardaki yetenekleri de o denli zayıf olabilir. Üstün zekalı çocuklar, bir yandan gelişmiş olağanüstü yeteneklerinin yanında öte yandan da toplum ortalamasının çok altına düşen diğer bazı özelliklerini görüp içten içe çelişki yaşayabilirler.
Dahilik nedir?
Dahiler yaşadıkları zaman diliminin ve içinde yaşadıkları toplumların bilinen gerçeklerinin ötesine geçebilen, yeni gerçeklere herkesten önce nüfuz edebilen, olaylar arasındaki somut bağlantıları önceden kurabilen kişilerdir. Bunları yaparken genellikle gerçeklerden kopmazlar ve kendi iç gerçekliklerini dış dünyanın gerçekliklerinin önüne geçirmezler.
Dahiler, sezgi ve duygularını da kullansalar bile onların önde gelen özellikleri, her zaman akıl ve bilimin ışığında somut kanıtlara dayanarak sonuca ulaşmalarıdır. Dahiler bu özellikleri nedeniyle, içinde bulundukları toplumların genel kabulleri ve inançları ile ters düşebilirler. Onlar, bilinen gerçeklerin ve içinde bulunulan zamanın ötesini görebilen, ileri zihinsel kapasiteye sahip çocuklar ya da kişiler olduklarından, alışılmış şeylerin dışında söylemlerde bulunabilir, olayları alışılmışın dışında yorumlayabilirler. Bu onların anlaşılmasını başlangıçta zorlaştırabilir. Diğer taraftan dahiliği, delilikten ayıran en önemli husus, gerçeği değerlendirme yetisidir. Psikoz tablosuna sahip hastalarda gerçeği değerlendirme yetisi kaybolmuştur.
Dahi çocukların, sol ya da sağ hemisferlerinden biri çok gelişmiştir. Eğer sol hemisfer iyi gelişmişse keşifleri fen, matematik gibi bilimlerde deha olurlar. Eğer sağ hemisfer iyi gelişmişse edebiyat, müzik, ressamlık, heykeltıraşlık gibi sanatsal alanlarda dahi durumuna gelirler. Beynin her iki hemisfleri arasında köprü görevi yapan korpus kallosumun çok gelişmesinden dolayı her iki hemisferi de çok iyi gelişen çocuklar, üstün yetenekli, lider yaradılışlı dahi çocuklar olup, nadiren görülürler. Ancak bunlarda da her an her iki hemisferin bağımsızlığını ilan etmesi tehlikesi vardır ki bu durumda delilik (psikoz) kaçınılmazdır. Burada her iki beyin yarımküresi birbirinden bağımsız hareket eder ve düşünce bütünlüğü ve ahengi bozulur. Bazen de deha, akıl ve deliliğin iki tarafına da geçişler yapabilir, böylelikle zaman zaman sosyal normların dışına çıkabilir.
Ayrıca keşif kabiliyetleri yüksek çocukların genel nüfusa oranla daha fazla ruhsal bozukluk geçirdikleri de bir gerçektir. Belki bunda sıra dışı yetenek ve davranışları nedeniyle dışlanmaları, dolayısıyla giderek toplumdan uzaklaşmaları da bir etken olabilir. Dolayısıyla dahiliğin de bir bedeli olmaktadır.
Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.
Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..