Çocuklarla hiç mi yüksek sesle konuşulmaz, başkalarının yanında uyarılmaz?
“Çocuğum özgüvenli olsun, büyüyünce her istediğin gerçekleştirsin, kendini ezdirmesin” gibi düşüncelerle, sınır konmadan çocuk yetiştirme biçiminin, aslında yarardan çok zarar getirdiğini belirten Uzm. Psk. & Psikoterapist Nuray Özben Avşar, çok önemli konulara ailelerin dikkatini çekiyor.
Yeni nesil olarak değerlendirilen ebeveyn modelinde çoğunlukla çocuklara sınırlar öğretilirken tutuk davranılıyor ve kesin ifadelerle “DUR” denilemiyor. Bunun sonucunda çocuğuna “hayır” diyemeyen ebeveynlerle karşılaşabiliyoruz. Sağlıklı çocuk yetiştirildiği düşünülürken sadece “ben” diyen bir nesil yetiştiği de göz ardı edilebiliyor. Sınırların net olmadığı, benmerkezci, sadece kendisini önemseyen çocukların yetiştiği bir ortamda, anne babaların yaptıkları doğru olarak kabul gören yanlışlar üzerinde duralım biraz.
Çocuk her koşulda özgüven sahibi olmalı
Yanlış…
“Özgüvenin her koşulda iyi olması” bilgisi 1980 – 1990 yıllarında Amerika ve Avrupa’da “yeni çocuk yetiştirme modeline” psikoloji biliminin katkısı olarak görülmekteydi. Yıllar geçtikçe bu bilginin geçerliği gitmiş, birçok araştırmacı ve kuramcı tarafından çocuklara özgüven pompalamanın katkıdan çok zarar getirmeye başladığı vurgulanmıştır.
Çocuğa sık sık verilen “sen özelsin ve farklısın” mesajı erken yaşta aşırıya kaçan bir benlik algısına yol açacaktır.
Çocuklarla asla yüksek ses tonu ile konuşulmaz
Yanlış…
Yüksek ses tonu ile konuşmanın ya da çocuklara kızmanın onları psikolojik olarak kötü etkileyeceği genellemesi yapmak çok da doğru olmayacaktır. Bazen çocukların net ve sert yönlendirmelere ihtiyaç duydukları unutulmamalıdır. Örneğin bir toplulukta istediği yapılmadığı için annesine vurmaya çalışan bir çocuğa “Yaptığın doğru bir şey değil.” açıklaması yetersiz olabilmektedir. Bunun yerine daha sert bir tonda uyarılması (uyarılarda kullanılan ifadelerin sadece o anla ilgili olma koşuluyla) ve yüz ifadesinin de aynı şekilde sert olması onu durduracaktır.
İlk yöntem uygulandığında, çocuk şiddet olgusunu normal kabul ederek her defasında bu davranışını artırarak yineleyecektir. İkinci uygulanan yolda ise çocuk net bir şekilde sınırlarını görecek ve her zaman her koşulda onun istediğinin olmayacağını da anlayacaktır. Küçük yaşlardan itibaren çocuk eğitiminde sınırların konulmasında ve kuralların uygulanmasında anne-baba aynı dili konuşmalıdır. Birinin hayır dediği şey diğer ebeveyn için de hayır olmalıdır.
Başkalarının çocuklarına asla müdahale edilmemelidir
Yanlış…
Eskiden anne ya da babasını zor durumda bırakan çocuğa müdahale eden teyzelerimiz vardı. Ancak şimdilerde çocuk her tarafı birbirine de katsa kimseden ses çıkmaz oldu. Aksine hafif gülümsemelerle bile karşılar olduk.
Belki anne-babanın vereceği tepkiden çekinildiği için sessizlik ağır basmaktadır. Aslında anne-babayı rencide etmeden yapılan uyarılar, çocuğa çevresine yaşattığı rahatsızlığın farkında olması mesajını verecektir.
Başkalarının yanında çocuk uyarılmamalıdır
Yanlış…
Çocuk anne ve babasının kendisini dışarıda kalabalık bir ortamda uyaramayacağını bildiği anda, tüm sınırları zorlayacaktır. Anne-babanın ne kadar zor durumda kaldığı ya da yalnız kaldıklarında ne olacağı onu ilgilendirmiyordur artık. Çünkü her şeyi yaptırabileceği sadece “ben” dediği bir andadır. Oysa anne-baba, çevreye de rahatsızlık verdiğinin farkında olmayan çocuklarına sınırları öğretecek kişilerdir. Sınırları ihlal eden çocuğa o anda müdahale edilerek net yönlendirmelerle “dur” denilebilmelidir.
Her şeyi merak eden çocuğun her merakı giderilmelidir
Yanlış…
Çocuğun her sorusuna verilen ayrıntılı yanıtlar onun hayal dünyasını zayıflatacaktır. Hayal gücü yetişkin cevaplarıyla sınırsızca karşılık bulan çocuk, bir süre sonra sorularına yetişilemeyen çocuk haline gelecektir. Unutulmamalıdır ki bazı soruların cevabını çocuk kendi hayal gücü ile bulabilir ve tamamlayabilir. Her sorusunun cevaplanması düşünce hızını ve konuşma miktarını kontrolsüz hale getirebilir. Bu durum çocuğu kaygı düzeyini artırarak yetişkin gibi davranan, yetişkin dili kullana biri durumuna getirebilir.
Her seslenişinde cevap verilmelidir
Yanlış…
Genellikle özellikle annelerin yaşadığı bir sorundur tam iki yetişkin sohbet ederken çocuğun araya girip bir şeyler istemesi. Her seslenişinde karşılık alan çocuk, bunu alışkanlık haline getirerek sınır problemi yaşayacaktır. Anne-babanın konuşmalarını bölen ya da yapılan bir etkinlik sırasında kendisiyle ilgilenilmesini isteyen çocuğa her seferinde yanıt verilmesi ona sadece benim için “sen” önemlisin mesajını verecektir. Bu mesajla yetişen çocuk için yetişkinlik döneminde de ben ve diğerleri ayrımı keskin bir şekilde çizilecektir.
Alınan her karar çocuğa sorulmalıdır
Yanlış…
Doğru olarak kabul edilen bu bilgi 5 yaşında tatile nereye gidileceğine karar vermesi istenen, 9 yaşında eve alınacak mobilyayı seçen, 6 yaşında her akşam mönüsü onun isteğine göre düzenlenen çocuklara işaret etmektedir. Çocukların bir birey olarak kabul edilmesi gerekliliği her zaman uzmanlarca vurgulanır. Ancak bu onların her şeyde söz hakları olduğu anlamına gelmeyecektir. Bazı kararların sadece yetişkinler tarafından verilmesi gerektiği çocuk tarafından bilinmelidir. Her karara çocuğu dahil etmek hatta onun yönlendirmesini sağlamak çocukta ego problemlerine neden olacaktır.
Yukarıda belirtilen doğru olarak benimsenen yanlışların sürekli uygulandığında yanlış sonuçlar doğurabileceğinin altını çizmek gerekir. Her anne-baba, çocuğunu kendine güvenen, kendisini iyi ifade eden bir birey olarak yetiştirmek ister. Ancak sınırlar net bir şekilde çizilmezse, hem çocukluk hem de yetişkinlik döneminde ciddi problemlerle karşılaşılabilir.
Çocuklar için doğru yaklaşım
Küçük yaşlardan itibaren ebeveyn olarak yapacağımız bir takım şeyler onların geleceği için oldukça fazla önem teşkil ediyor.
- “Teyze kızar şimdi, garson amca çok kızacak.” diyerek herkes sana kızabilir imajı yaratılmamalıdır.
- Kalabalık araçlarda “Teyzenin kucağına otur, amcanın yanına sıkış.” diyerek yabancılarla bağ kurması sağlanmamalıdır.
- Akrabanız dahi olsa çocuğunuzun tuvalet ihtiyacını sizinle karşılamasına önem verin.
- Eğer kendisini öptürmek istemiyorsa, bir kerecik öpsün diyerek onu zorlamayın.
- O istemedikçe ona kimsenin dokunamayacağını mutlaka öğretin.
- Yol boşken kırmızı ışıkta çocuğunuzun yanında asla geçmeyin. (Çocuğunuz olmasa da geçmeyin)
- Gazlı içecekleri içip sonra da bunlar çok zararlı diyerek onun içmesini engelleyeceğinizi düşünmeyin. Sadece inandırıcılığınızı kaybettiğinizi unutmayın.
- Kitap okumuyorsanız ondan da kitap okumasını beklemeyin. Okuma alışkanlığının genetik değil, görerek model alarak oluştuğunu unutmayın.
- Sen bunu yapamazsın, senin yerine ben yaparım demek yerine “DENEMEK İSTER MİSİN?” seçeneği sunun.
- Onunla arkadaş olmaya çalışmayın. Sadece anne ve baba olun.
- Onun anlayabileceği şekilde zararlı olan şeyleri ona anlatın. “Cıss” yapma demeyin.
- Korkutarak değil açıklama yaparak öğretici olmaya çalışın.
- Onunla konuşurken göz teması kurun. Aynı hizada olmaya özen gösterin.
- Çocuğunuzu koşulsuz sevin. Onun bunu her koşulda hissetmesini sağlayın. Çocuğunuza her fırsatta sarılın. Temas iletileri ebeveyn-çocuk arasındaki en güçlü iletilerdir.
- Asla çocuklarınıza isim takmayın ya da onları etiketlemeyin. Olumlu ya da olumsuz her etiket onda sadece baskı oluşturacaktır.
Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.
Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..