Çocuğa Zarar Veren Davranışlar: Toksik Ebeveynlik
Toksik Ebeveynlik tanımını daha önce duymuş muyduz? Her şeyin fazlası zarardır derler. Sevginin ve ilginin fazlası da zarar mıdır? Uzman Psikolog - Lisanslı Psikoterapist Nuray Özben Avşar, yanıtlıyor.
Çocuklarımızın mutlu birer birey olmaları için anne baba olarak elimizden gelen her şeyi hatta bazen çok daha fazlasını yapıyoruz. Ancak kimi zaman daha fazlasını yaptığımız şeyler çocuklarımıza pek de iyi gelmiyor. Ya da çocuğumuzla yaşadığımız sorunlarda bazı yanlış adımlar atabiliyoruz. Tüm bu yaklaşımlarımızdan etkilenen tek kişi ise çocuklarımız oluyor. Toksik ebeveyn olma yolunda tehlike sinyalleri işte tam da bu noktada çalmaya başlıyor. (Toksik kelimesi kaynaklarda “canlı organizmalarda görülen zehir” olarak geçiyor. )
Toksik ebeveynlik kendini nasıl belli eder?
Toksik ebeveynlik, karşılıklı olması gereken anlayışın yerini artık öfke ve duygusal manipülasyon gibi olumsuz duyguların alması olarak değerlendirilebilir. Hangi kaynağa, araştırmaya ya da uzman görüşüne bakılırsa bakılsın anne ve babanın yaklaşımları ile şekillenen çocukluk yaşantılarının, sonraki gelişim dönemlerinde büyük etkisi olduğu açıkça görülmekte. Bireyin psikolojik sağlamlığının oluşmasında ebeveyn yaklaşımının en temel rol oynadığı kaçınılmaz bir gerçek.
Toksik ebeveyn olmak ile hatalı ebeveyn tutumları arasındaki farkı iyi bilmek önemli. Ebeveyn ve çocuk arasında birçok konuda birçok nedenle çatışma yaşanabilir. Anne baba olarak kendimizi kimi zaman çocuğumuza kızıyorken ya da azarlarken bulabiliyoruz. Hatalı olarak değerlendirilebilecek bu yaklaşımımızı bir süre sonra sakinleşip telafi etmeye çalışıyoruz. Çoğu zaman doğru adımları atarak bu konuda başarılı olma şansımız oldukça yüksek. Ancak hangi boyutta olursa olsun fiziksel ve sözlü şiddetin yaşandığı durumlarda telafisi yok denecek kadar az olan toksik yani zehirleyici bir ebeveyn tutumu gösteriliyor demektir.
Çocuğun kötülüğünün istenmediği ancak onun kişilik gelişimi üzerinde çok fazla olumsuz etkiye sahip olacak bazı toksik ebeveyn yaklaşımları şu şekilde sıralayabiliriz:
Sevginin koşullu sunulması ve küsmek: Her çocuk koşulsuz sevgiyi hak eder ve aslında bu sevgi onun en temel ihtiyacıdır. Ebeveyn olarak çocuğa koşul sunularak sevginin verilmesi sadece pazarlığın yapıldığı ve olumlu hiçbir etkisinin olmadığı geçici bir yaklaşımdır. Çocuğa neden, koşul ve sonuca bağlanarak gösterilen şey asla ‘sevgi’ olamaz. Sunulan koşullu sevgi çocuğu zehirlemekten başka hiçbir etkiye sahip değildir. Küsmek ise kısa bir süre olsa da çocuğu fiziksel ve ruhsal olarak yalnız bırakmaktır. Çocuk anne ve babasının bu yaklaşımından ‘Yanlış davranırsam onları kaybederim, asla yanlış bir şey yapmamalıyım.’ gibi yoğun kaygı içeren düşünce yapısına sahip olmaktan başka bir şey öğrenmez. Fiziksel şiddet kadar derin etkiye sahip ebeveynin koşullu sevgi ve küsme davranışları toksik ebeveynliğin en önemli özellikleridir.
Mükemmeli istemek: Hem ebeveyn olarak mükemmel olmaya çalışmak hem de çocuklarımızdan mükemmel olmalarını istemek oldukça yorucu ve bir o kadar tehlikeli bir tutum. Kusursuz değiliz. Kusurlarımızla birçok şeyi başarıyoruz. Ebeveynliğimizde de kusurlarımızı da kabul ederek bize ve çocuğumuza iyi gelecek olanları yapmalıyız. Peki çocuğumuzdan neden mükemmel olmasını istiyoruz olabiliriz? Hangi eksikliğimizi, hatamızı ya da keşkemizi çocuğumuzla örtmeye çalışıyoruz? Onlardan mükemmel olmalarını istemek en iyisini yapmalarına engel olmaktan başka bir şey değil. Kendine güvenen, mutlu ve başarılı çocuklar mükemmel olduğunu sanan ya da mükemmeli isteyen toksik ebeveynlerin çocukları değiller. Mutluluğun da olduğu içsel motivasyonla gelen başarıda koşulsuz sevgiye eşlik eden destekleyici anne baba tutumu önemli rol oynamaktadır.
Yanında olmaktansa yerine yapmak: Çocuklara destek olmak onların yerine yapmak anlamına gelmemeli. Şans vermek birkaç kez deneyerek başarmasını izlemek bu kadar zor olmamalı! Size ihtiyaç duyduğunda zaten desteğinizi isteyecektir. Çocuğun yerine yapmak davranışını gösteren toksik ebeveynler kendilerine bağımlı bir çocuk ve ileride sürekli birilerine ihtiyaç duyan bir yetişkin yetiştirmiş olur.
Şaka gibi görünen zehirli benzetmeler, olumsuz sözel ifadeler: Duymaktan hoşlanmayacağımız şeyleri neden çocuklarımıza kullanırız? Duygusal olarak büyük hasar oluşturan olumsuz ifadeler – beceriksiz, tembel vb.- ya da şaka olduğu sanılan benzetmeler – tombiş, çirkin vb.– toksik ebeveyn yaklaşımına örnek olarak verilebilir.
Ebeveyn olarak ‘Ne yapmalıyız?’ kadar ‘Neleri yapmamalıyız?’a da odaklanılması gerekiyor. Kısacası;
- Koşullu sevgi verilmemeli,
- Mükemmeli arayıp, mükemmeli istememeli,
- Destek olmalı ama yerine yapılmamalı,
- Onu incitecek ifadeler kullanmamalı,
- Hiçbir koşulda şiddet uygulamamalı,
Şu ana kadar okuduğunuz kısımda büyük ihtimalle kendi ebeveyn tutumlarınızı düşündünüz. Bizler nasıl ki mükemmel değilsek anne ve babalarımız da mükemmel ebeveyn değillerdi. Şimdi çocukluğunuza dönmenizi istesem? Elinize bir kağıt kalem alın ve dünyaca ünlü psikoterapistler Susan Forward ve Craig Buck’ın “Toxic Parents/ Zor Bir Ailede Büyümek” adlı kitabından yararlandığım “Annem – Babam ile İlişkimde Kendimi Böyle Hissediyorum” testini cevaplamaya başlayın.
Size uygun olan cevaplara ‘Evet’, uygun olmayanlara ise ‘Hayır’ cevabını vereceksiniz.
Çocukluğunuzda anne babanızın tutumlarıyla ilgili sorular:
1. Anne veya babanız size kötü ve değersiz bir çocuk olduğunuzu söyledi mi?
2. Size hakaret edip sizi sürekli eleştirdi mi?
3. Sizi cezalandırırken hiç fiziksel şiddete başvurdu mu?
4. Anne veya babanız hiç depresyon geçirdi mi? Veya anne veya babanızın içinde bulunduğu diğer ruhsal sıkıntılardan ya da fizikse bir rahatsızlık yüzünden size olan ilgilerinde ciddi bir eksiklik yaşadınız mı?
5. Problemleriyle baş edemeyen anne veya babanıza sizin bakmanız gerekti mi?
6. Anne veya babanızdan korkar mıydınız?
7. Anne veya babanıza karşı davranışlarınızda öfkenizi ifade etmekten çekindiniz mi? Öfkenizi ifade ettiğinizde korktuğunuz başınıza geldi mi?
Yetişkin hayatınızda kendinizle ilgili sorular:
1. İlişkilerinizde kendinizi yıkıcı ve kötü davranan kişi olarak görür müsünüz?
2. Birisine çok yakın olduğunuzda canınızı yakacağını veya sizi terk edeceğini düşünür müsünüz?
3. İnsanlardan en kötüsünü mü beklersiniz? Ya da genel olarak hayattan?
4. Kim olduğunuzu, ne hissettiğinizi ve ne istediğinizi bilmekte zorlanır mısınız?
5. Gerçek düşüncenizi bilirlerse insanların sizi sevmeyeceklerinden korkar mısınız?
6. Başarılı olduğunuzda endişelenir ve birinin sizin herhangi bir açığınızı yakalayacağından korkar mısınız?
7. Ortada bariz bir neden yokken öfke ya da üzüntü yaşar mısınız?
8. Mükemmeliyetçi misiniz?
9. Dinlenmek veya güzel vakit geçirmek sizin için zor mu?
10. Tüm iyi niyetinize rağmen kendinizi anne babanız gibi davranırken (olumsuz davranışlar sergilerken) bulur musunuz?
Yetişkin hayatınızda anne babanızla ilişkinize dair sorular:
1. Anne babanız size hala çocuk muamelesi yapıyorlar mı?
2. Hayatta verdiğiniz önemli kararların çoğunda anne babanızın onayı doğrultusunda mı hareket ediyorsunuz?
3. Ailenizle geçireceğiniz zaman öncesi ve sonrasında yoğun bir duygusallık ya da fiziksel sorunlar yaşıyor musunuz?
4. Anne babanızla fikir ayrılığında olmak sizi korkutuyor ya da endişelendiriyor mu?
5. Anne babanız maddi imkânlarını kullanarak hayatınızı yönlendirmeye mi çalışıyorlar?
6. Anne babanızın hislerinden, ruh hallerinden kendinizi sorumlu hissediyor musunuz? Mutsuzluklarının sizin suçunuz olduğunu düşünüyor musunuz?
7. Onları mutlu etmek sizin sorumluluğunuz gibi mi hissediyorsunuz?
Testimiz bitti…
Eğer evet cevaplarınız testin üçte birinden fazla ise bu testi düzenleyen Susan Forward ve Craig Buck’ın* söylediklerine bakmakta yarar görüyorum:
“Anne ve babanıza olan bağımlılığınız tartışılmaz ve maalesef duygusal hayatınızı onlar kontrol ediyor.”
Her birimiz küçükken anne ve babamızın içimize ektiği zihinsel ve duygusal tohumlarla büyüyoruz. Kimi ailelerde bu tohumlar sevgi, saygı ve bağımsızlık kaynağı olurken, ne yazık ki birçok ailede tohumların arasında korku, yaptırım ve suçluluk duyguları da bulunuyor. Bu tohumlar biz büyüdükçe filizleniyor ve yetişkinlik hayatımızda duygularımızı, davranışlarımızı, dolayısıyla başkalarıyla kurduğumuz ilişkileri etkiliyor.”
Kitabı okuduğunuzda hayatımızın eğer varsa toksinlerinden tamamen temizlenmeyeceği kesin. Ancak isterseniz bir şeyleri değiştirebileceğiniz en önemlisi de kendi çocuklarınız için neleri yapmamanız gerektiği ile ilgili birçok bilgi edinebilirsiniz.
"Çocuklarımız geleceğe gönderdiğimiz belki de asla göremeyeceğimiz mesajlarımızdır."
Hepimize güzel mesajların verileceği bir ebeveynlik yolculuğu diliyorum.
*Susan Forward-Craig Buck, Zor Bir Ailede Büyümek, İletişim Yayınları.
Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.
Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..