Doğum Sonrası Eşinizle Aranızda Problemler Mi Var?
Kadın ve erkek için eş kavramına eklenen anne baba rolüne alışmak, her zaman kolay olmuyor. Minik bebeğin ihtiyaçları, artan sorumluluklar, değişmek zorunda kalan alışkanlıklar her iki taraf içinde zorlayıcı olunca, çatışmalar ortaya çıkıyor. Çocuk, Aile, İlişki ve Evlilik Danışmanı Ayşen Tanrıkulu Baştürk’e doğum sonrası eşler arasında yaşanan sorunların nedenleri ve çözümleri konusunda sorularımızı yönelttik.
Kulağa tanıdık gelen bir hikaye
Evliliklerinin 3. yılında çocuk sahibi olmuşlar ama birbirlerini çok seven, birbirlerini çok iyi anlayan çift, çocuk doğduktan sonra; anlaşamaz, konuşamaz ve paylaşamaz olmuşlardı. Çocuğun doğuşu sanki hayatlarının tam da ortasına bir bomba gibi düşmüştü ve her şey dağılmıştı. Annenin eşine en çok ihtiyacı olduğu anda eş, tamamen uzaklaşmıştı. Çocuk artık evindeydi, aile büyümüştü. Her ikisi de büyümüştü aslında çocuklarıyla birlikte. Nitelemelerin en güzellerinden “ Anne ve Baba” sıfatlarına sahip olmuşlardı aslında.
Ancak bu sıfatlara o kadar kolay alışamamışlardı... Anne, bu tarifsiz, güzel duygunun keyfini çıkaramadan, babanın anlamsızca kendini geri çekişinin nedenine odaklanmıştı. Çocuğun ağlaması ( bu çocuk için en doğal şey olmasına rağmen), çiftin arasında önemli bir sorun olmuştu. Baba, destekleyici, huzur verici, sahiplenici olması gerekirken; umursamaz ve soğuk bir tavırla, “ Sabahtan akşama kadar çalışıyorum, geceden sabaha kadar da sana yardımcı mı olacağım?” diyerek başka bir odaya geçerek hiç bir sorun yokmuş gibi uyamaya çekilirdi.
Anne yalnız, çaresiz, umutsuz ve bitkin hissediyordu. Eşinin bu güzel duyguyu yaşamasına fırsat vermeden onu bir başına her şeyin üstesinden gelmesi için zorlamasına içerliyordu. Her gün iş çıkışında koşa koşa eve gelen, eşinden önce ev işlerine koşturan baba, şimdi, eve dahi uğramıyor, eşine tahammülü kalmıyor ve bebek lafını dahi duymak istemiyordu. Anne tükenmişti... Çocuğunun bütün ihtiyaçlarını kendi karşılıyordu, eşinin takındığı tavırlar nedeniyle de bütün yükü omuzlarına almıştı, eşine hiç bir sorumluluk yükleyemiyordu. Alışmaya çalışıyordu bu duruma. Hem annesi hem de babası olmuştu bebeğinin adeta... Aralarındaki sevgi tamamen bitmiş, sadece mecburiyetten ibaret olmuştu bu birliktelik...
Artık ikisi de, sorunlarını çözmek için bir çaba sarf etmiyorlardı. Problem her ne kadar çocuğun hayatlarına katılması gibi gözükse de, asıl problem erkeğin “baba” olma sorumluluğundan kaçmasıydı... Gece uyurken birden çocuğun ağlaması bile baba için bir çile idi. Aralarındaki sorun gitgide daha da kötü oluyordu. Anne kendine sığınacak bir liman arıyordu ve çaresizce evladını seçmişti, loğusa sonrası psikolojik yetersizlik ve eşinin tutumu nedeniyle ondan uzaklaşarak çocuğuna daha da bağımlı hale gelmişti. Onunla yatıyor, onunla birlikte yemek yiyor, onunla geziyor, sadece onunla yaşıyordu sanki.
Annenin bu bağımlı halleri eşini rahatsız etmeye başlamıştı. “Artık benimle ilgilenmiyor, sürekli çocuğuyla vakit geçiriyor” diye söylenip duruyordu. Zaman geçtikçe çocukta artık anneye bağlanıp, baba ile vakit geçirmediği için babadan uzaklaşmıştı ve babayı her gördüğünde ağlıyordu. Ne acı bir durumdu. Anne bunalıma girdi, çünkü artık ne oturup birbirlerini dinlemeye, ne anlamaya zamanları vardı. Ne de birbirlerine karşı sabırları kalmıştı...
Bebekli yaşam, yeni bir dünya…
Çiftlerin hayatlarına bir bebeğin girmesi tüm ilişkiyi değiştiren çok önemli bir yeniliktir. Bebeğin gelmesi ile birlikte çift, hayatının neredeyse her alanında değişim yaşar. Evdeki her türlü düzen ( uyku, yemek, hobiler ) beklentiler, sosyal roller, cinsel yaşam etkilenir.
Çocuk dünyaya geldikten sonra bazı anneler kendilerini bebeklerine fazlasıyla adarlar. Evde bütün ilgiyi üzerinde hissetmeye alışan erkek, bu durumda ikinci planda kaldığı, daha az sevildiği düşüncesiyle gizli bir bunalım yaşayabilir.
Erkeğin bu dönemde sessiz kalmayı tercih etmesi ya da olması gerekenin aksine davranması, kapalı bir kutu haline gelmesi, sorunları arttırıcı rol oynar. Eşiyle güzel bir diyalog kurup sorununu paylaşamadığı için erkek hiç istenmeyen davranışlar gösterir.
Çift, evliliklerinde kırıcı tartışmaları, suçlamaları daha sık yaşayabilir.
Karı-koca arasında doğum sonrası gündeme gelen fiziksel uzaklaşma, evlilikte manevi yakınlaşmayı artırma çabasıyla ve iyi bir iletişimle telafi edilebilir.
Anneler; ev işleri, çocuk bakımı ve eş olma bilinci konusunda dengeli davrandığında çocuk evlilikte hem tatlı bir paylaşım hem de eşleri birbirine bağlayan birleştirici güç olabilir.
Doğum sonrası sadece kadın değil, erkek de değişime uğrar
Doğum sonrasında sadece kadında yaşandığı düşünülen değişimlerin erkek üzerinde de etkisi vardır. Erkek de eşiyle birlikte;
- Uykusuzluk ve yorgunluk yaşar.
- Bebek ile birlikte sorumlulukları artar.
- Yaşama ait öncelikleri yeniden şekillenir.
- Ebeveyn kimliği öne çıkar.
- Müdahaleci akrabalara maruz kalabilir.
- Kaygılı, yorgun bir anne ile karşı karşıya gelebilir. ( Bu durum her anneye göre farklılık gösterir. )
- Eşinin cinsel ilgisinin azalması ile birlikte cinsel yaşamı daha az aktif hale gelebilir.
Eşinizle problemleriniz varsa, bu çözüm yollarını deneyin
- Bazı anneler çocuğun bakımına erkekleri karıştırmak istemez. Kadın böyle yaparak hem kendi yükünü arttırmış olur hem de bir zaman sonra eşi tarafından yalnız bırakıldığı duygusuna kapılır. Bu sebeple kadınlar çocuk bakımı konusunda eşinden destek almayı ihmal etmemelidir. Eşini çocuk bakımına ortak ederek yükünü hafifletmeli ve evliliğinde meydana gelebilecek olumsuzlukları bertaraf etmelidir. Mesela, anne çocuğun altını değiştirirken baba mamayı hazırlamaya yardımcı olabilir veya çocuğun elbiselerini eşler beraber giydirebilirler.
- BABA YARDIM ETMEK İSTEMİYORSA; çocuğun bakımını tamamen kadınların görevi olarak kabul eden erkeklere baskı yapılmamalı, anneye yardımda bulunduğu anlarda olumlu sözlerle takdir edilmelidir. Böylelikle bir dahaki sefere yeniden anneye yardımda bulunma konusunda daha hevesli davranabilirler.
- Evlilikte yaşanılan güzellikler daha çok paylaşılmalıdır. Kadın, çocuğu ile ilgilenirken yaşadığı güzel duyguları akşam eşi ile paylaşabilir.
- Anneler çocuklarıyla yaşadıkları güzel anlara eşlerini ortak etmeye özen göstermelidir. İlerleyen yıllarda erkeğin ilgili bir baba olmasında bebeklikte yaptıklarının etkisi önemli bir role sahiptir. Çocuğuyla hoş bebeklik anısına sahip bir baba, evladı kaç yaşına gelirse gelsin onunla daha çok ilgilenme eğilimi hisseder. Öte yandan çocuklar öz bakımları konusunda kendileri ile ilgilenmiş yetişkinlere daha kuvvetli duygularla bağlanırlar. Anne ya da baba çocuğun bakımından uzaklaştıkça çocukta duygusal anlamda uzaklaşacaktır.
- Eşler yemeklerini beraber yemeye dikkat etmelidir.
- Eşler özellikle anneler ev işleri ve çocuk bakımı dışında eşi ile baş başa geçireceği ortamlar oluşturmayı hedefleyebilir.
- Baba çocuğu ile ilgilenirken eleştirilmemelidir. Çocuğu ile ilgilenirken yaptığı hatalar hoş görülmelidir. Anne eşini yaptığı hatalardan dolayı suçlamamalı onu çocuk bakımı konusunda desteklemelidir.
- İyi bir ebeveyn olmak için eşlerin, çocuk bakımı ve eğitimi konusunda birlikte eğitici kitaplar okumaları, seminerlere katılmaları gerektiğinde de uzman desteği almaları, bilinçli aile olmaları konusunda fayda sağlar.
- Çocuk doğmadan önce eşle birlikte yapılan aktivitelere yeniden başlama niyetinde olunmalıdır. (Mükemmeliyetçiliğe gerek yok, yapabildiğiniz kadarıyla…)
- Evlilikte fiziksel temas her dönemde dengeli tutulmaya çalışılmalı, sağlık problemi oluşmuşsa derhal tedavi yoluna gidilmelidir. Unutulmaması gereken önemli bir nokta da evlilikte fizikselliğin, duygusal bağları da besleyen önemli bir unsur olduğudur.
- Bazen yakınlardan bebeğin bakımı konusunda destek alınabilir ve eşler birlikte özel bir gün yaşayabilmek için kendilerine fırsat oluşturabilir.
- Çalışan bir annenin, annelik ve eş olma dengesini kurması önemlidir. Aksi takdirde kadın, evlilikte ve anneliğinde sorun yaşayabilir.
- Eşler evlilikte gücün “birliktelikten” kaynaklandığını unutmamalıdırlar. Her konuda eşlerin birbirlerinin desteğini alması ve paylaşım alanlarını artırması önemlidir.
- Çiftler birbirlerini suçlama yerine sorunun çözümüne odaklanmalıdırlar.
- Anneler tamamen eve kapanmamalıdır. Çevresi ile komşuları ve akrabaları ile ilişkisini devam ettirmelidirler.
- Evliliği ayakta tutan sevgi, saygı ve hoşgörüdür. Eşler, ebeveyn olarak çocuklarına gösterdikleri sevgi, ilgi ve hoşgörüyü hayat arkadaşlarına da göstermeyi ihmal etmemelidir. Anne-baba ve çocuktan oluşan sevgi üçgeninin her köşesi doldurulmalıdır. Zira bu sağlıklı, sıcak bir yuvanın vazgeçilmezidir. Çocuğunuzu büyütürken ailenizdeki sevgiyi de büyütmeyi ihmal etmeyin.
İkili ilişkiler (karı-koca) ne kadar sağlam temellerle oturursa, üçlü ilişkiler de (anne-baba-çocuk) o kadar sağlıklı olur. Unutmayın ki; bebeğinize verebileceğiniz en büyük hediye, ikiniz arasında yakın ve mutlu bir ilişki sağlamak olacaktır.
Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.
Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..