Röntgen ve X ışınları - Bebeğime Zararı Olur mu?
Hamile olduğunuzu öğrenmeden önce Röntgen ve X ışınlarına maruz kaldıysanız, “Hamilesiniz” cümlesini duyduktan sonra tedirginlik duymanız “Acaba bir şey olur mu?” diye düşünmeniz doğaldır. “Hamileliğin sonlandırılması, pek çok faktörün etkilediği, her olguya göre değişen, bireysel bir karar ve seçimdir.” diyen Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Nihan Kazdal Dedeoğlu konuyla ilgili bizleri bilgilendirdi.
Her yıl binlerce hamile kadın iyonizan radyasyona maruz kalmaktadır ve bu konuda yeterli bilginin yokluğu; hem büyük bir endişe uyandırmakta hem de çoğunlukla hamileliğin gereksiz yere sonlandırılmasına neden olmaktadır.
Röntgen Işınları (İyonize Radyasyon) Zararlı Mı?
X-ışınları ya da Röntgen ışınları; dalga boyu 10 ile 0,01 nanometre aralığında olan elektromanyetik dalgalar veya foton demetidir. Bu ışınlar; Nobel Fizik Ödülü sahibi Wilhelm Conrad Röntgen tarafından 1895 yılında bir deney yaparken tesadüfen bulunmuştur. Tıpta görüntüleme amaçlı başvurulan, yüksek enerjili fotonlardan oluşmuş olan bu iyonize radyasyon (X-ışını); canlılarda DNA hasarına ve yakıcı serbest radikallerin oluşumuna yol açarak zararlı etkiler oluşturabilir. Bu etkiler maruz kalınan radyasyon dozu ve süresi ile yakından ilişkilidir.
Günümüzde tıpta; en sık kullanılan tanısal amaçlı görüntüleme yöntemleri;
- X ışını–iyonize radyasyon içeren yöntemler (direkt radyografi, floroskopi ve bilgisayarlı tomografi (BT))
- Ultrasonografi (USG)
- Magnetik Rezonans (MR)
- Nükleer tıp incelemeleridir.
Taşıdığı enerjiyle iyonize radyasyon, hücrenin DNA’sında oluşturduğu iyonlaştırıcı etkiyle hücrenin ölümüne neden olabilir. Radyasyona maruz kalan hücre ölmez ise zamanla onarılabilir. Hücrenin genetik yapısında olan bu değişikliklere sitokastik etki, dokuda oluşan somatik hasara ise deterministik etki adı verilir. Sitokastik etkinin sıklığı radyasyon dozunun artması ile orantılıdır ve artarken, şiddeti artırmaz. Düşük miktarlardaki radyasyon dozlarında bile ortaya çıkabilir. Deterministik etki ise alınan ışın dozu ile doğru orantılı olarak artar. Belirli bir eşik değerden sonra ortaya çıkar ve doğrudan hücre ölümü ile ilişkilidir.
Alınan radyasyon dozu; hedef kütle tarafından, belli bir sürede absorbe edilen veya alınan radyasyon enerjisi miktarı olarak tanımlanır. Radyasyonun soğurulmuş doz birimi; Gray (gy) dir. 1Gy = 100 RAD =1000mGy yani 0,01Gy =1 RAD = 10mGy dir.
Hamilelik ve Radyasyon
Her yıl binlerce hamile kadın iyonizan radyasyona maruz kalmaktadır ve bu konuda yeterli bilginin yokluğu; hem büyük bir endişe uyandırmakta hem de çoğunlukla hamileliğin gereksiz yere sonlandırılmasına neden olmaktadır. Hamileliği bilinen hastalarda radyasyon içeren tanısal yöntemler kullanılacak ise pelvik bölge mümkün olduğunca kurşun bir bariyer ile korunmaya çalışılmalıdır. Tüm önlemlere rağmen fetus, istenmeyen radyasyona maruz kalabilir. Bu durumda fetusun aldığı tahmini radyasyon dozu hesaplanmalıdır. Hamilelik süresince alınan iyonize radyasyonun sınır kümülatif (toplam) dozu 50mGy=5 RAD olarak kabul görmektedir. Tablo 1’de, kullanılan X ışını içeren inceleme yöntemleri ve absorbe edilen dozlar görülmektedir. Buna göre rutinde kullanılan pek çok tanısal radyografik inceleme fetusta kabul edilen kümülatif doza ulaşmamaktadır. Bu nedenle tanısal radyolojik incelemelerden sonra gebeliğin sonlandırılması pek önerilmemektedir. Yapılan araştırmalar; alınan doz 15-20 RAD'tan fazla olduğunda, gebeliğin sonlandırılmasının gerekebileceğini göstermektedir.
İyonizan radyasyon fetusta; teratojenik etki*, karsinojenik etki**, mutajenik etkiye*** neden olabilir. Teratojenik etki doza bağımlıdır. Radyasyon döllenmiş yumurtanın rahim içine yerleşip tutunmasını (implantasyonu) engelleyebilir veya embriyonik ölüm nedeni olabilir. Pre-implantasyon ve implantasyon periyodunda (Son adet tarihinden sonraki ilk 2 hafta) radyasyonun başlıca etkisi düşüğe neden olmasıdır. 0.10-15Gy değerleri bu dönemdeki bildirilen sınır değerlerdir. Ancak bu konuda her zaman temkinli olunmalı ve alınan en düşük dozda bile olası sitokastik etkinin varlığı özellikle hatırlanmalıdır. Organogenez döneminde (3.-7. gebelik haftası) karşılaşılan iyonizasyon; çoğalma ve farklılaşma periyodundaki hücrelerin ölümlerine ve anomalilere neden olur. Bu döneminde eşik radyasyon değeri 0.05 (5RAD) ile 0.5Gy (50RAD) arasında değişen değerler olarak kabul görülmektedir. Işınlama durumunda santral sinir sisteminin (SSS) en fazla etkilendiği dönem 8-15 haftalar arasında olmaktadır ve bu haftalarda zekada (IQ) lineer bir azalma tespit edilmiştir, Bu dönemde en sık görülen fetal malformasyonlar, özellikle mikrosefali ve mental geriliktir. 16.-25. haftalar arasında risk azalmaktadır. Ayrıca prenatal dönemde düşük dozlarda radyasyonun, çocukluk çağı solid tümör ve lösemi riskini arttırdığı bildiren çalışmalar da vardır. Bununla beraber; 50-100 rad'lık ışınlamaların da potansiyel olarak gelecek kuşakları etkileyen germ çizgisi mutasyonlarına yol açabileceği savunulmaktadır. Ancak bu dozların rutin tanısal radyografik incelemelerde kullanılması ve aşılması uzak bir olasılıktır.
Sonuç olarak; klinisyenler ve radyologlar hamilelik olasılığını mutlaka sorgulamalı, gerekirse tereddütlü bir durumda gebelik testi istemelidirler. Ayrıca hastaneye ebeveynleri ile gelen genç kız ve adölesanların da gebe olabilecekleri unutulmamalıdır. Gebelik sırasında maternal ve fetal hastalıkların tanı ve takibinde iyonize radyasyon içeren direk grafi, floroskopi ve BT gibi yöntemler kullanılmalıdır. Öncelikle USG tercih edilmelidir, USG’nin yetersiz kaldığı durumlarda ise MR tercih edilmelidir. Ancak teorik olarak ilk trimesterde teratojenik etkisi nedeni ile MR’da önerilmemektedir. Eğer incelemeyi kesinlikle yapmak gerekiyorsa, daha düşük dozla ve sınırlı pozisyonlarda çalışılmalıdır. Pelvik bölge mümkün olduğunca kurşun bir bariyer ile korunmaya çalışılmalıdır. Tüm önlemlere rağmen fetus, pelvis ve abdomenin rutin radyolojik incelemelerinde istenmeyen radyasyona maruz kalabilir.
Eğer hamile kadın kesin endikasyon nedeni ile veya hamile olduğunu bilmeden iyonizan radyasyona maruz kaldı ise; fetusun absorbe ettiği total dozun hesabı için uzman konsültasyonu istenmelidir. Toplamda bulunan radyasyon dozunun fetal kayıp ve anomaliler ile ne denli ilişkili olduğu kişinin kendisine ve ailesine açıklanmalıdır. Hamileliğin sonlandırılması ise pek çok faktörün etkilediği, her olguya göre değişen, bireysel bir karar ve seçimdir.
Tablo 1: Sık kullanılan görüntüleme yöntemlerinde fetusun maruz kaldığı yaklaşık doz miktarını göstermektedir.
TETKİK |
Ortalama (mGy) |
Maksimum (mGy) |
Konvansiyonel Radyografi |
|
|
Abdomen |
1,4 |
4,2 |
Göğüs |
<0,01 |
<0,01 |
IVP |
1,7 |
10 |
Lomber |
1,7 |
10 |
Pelvis |
1,1 |
4 |
Kranial |
<0,01 |
<0,01 |
Torakal |
<0,01 |
<0,01 |
Floroskopik inceleme |
|
|
Oral baryum |
1,1 |
5,8 |
Baryum enema |
6,8 |
24 |
Bilgisayarlı Tomografi |
|
|
Abdomen |
8,0 |
49 |
Göğüs |
0,06 |
0,96 |
Kranial |
<0,005 |
<0,005 |
Lomber |
2,4 |
8,6 |
Pelvis |
25 |
79 |
* Embriyofetal karşılaşma sonrası gebelik ürününün fonksiyonunda veya formunda kalıcı değişiklik yapacak olan ajan veya faktörlerin yarattığı etki.
**Kansere neden olan ajan veya faktörlerin yarattığı etki.
*** Germ hücrede mutasyon ve genetik değişikliklere neden olan ajan veya faktörlerin yarattığı etki.
Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.
Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..