Kıskanma Duygusu ve Kardeş Faktörü
Son günlerde ailelerin birbirleri ile anlaşmış gibi aynı konuyu bana taşıdıklarını fark etim. Kardeşler arasındaki kıskançlık ve bu durumda ebeveynlerin nasıl tutum takınacakları bazen küçük kaoslara dönüşebiliyor. Kıskanma duygusu insanın doğası gereği yaşamında var olan ve hayatı boyunca insanın yanı başında duran ve zaman içinde farklı şekillere bürünen duygudur.
Ailenin tek çocuğunun oyuncaklarını parktaki diğer çocuklardan kıskanarak paylaşmak istememesi, bir kardeşin dünyaya gelmesi ile anne ve babasının ilgisini diğer kardeşi ile paylaşmak istemeyen miniğin kıskanma duygusu ile küçük bebeğin yaptığı davranışları tekrar etmesi, ona karşı hırçın olması, dikkati tekrar üzerine çekebilmek için yüksek sesle konuşmaya başlaması hemen akla gelen örneklerden bir kaçıdır. Öğrendiği tuvalet eğitimini unutup tekrar bez bağlanmasını talep etmesi, anneyi paylaşmaktan hoşlanmadığını ve bunun için çok öfkeli olduğunu göstermek için de altını ıslatmaya başlaması da bir başka örnektir. Bu kıskanma duygusuna ait zincir okulda öğretmenini paylaşamayıp arkadaşlarını kıskanması, yaşamın biraz daha ilerleyen döneminde ikili ilişkilerinde partnerini kıskanması, iş arkadaşlarını kıskanması şeklinde ilerleyebilir.
Temelinde içgüdüsel bir değer olan kıskançlık duygusu ile baş edilebilir. Kısacası çocuğunuzdaki bu duyguyu pozitif olarak farklı alanlara kaydırabilmeyi başarırsanız ileride kızınız ya da oğlunuz kıskanma duygusunu büyük olasılıkla yönetebiliyor olacaktır. Bunu birkaç örnekle açıklayacak olursak eğer;
Öncellikle kardeşler arasında görev dağılımı yaparak onlara sorumluluk vermek işinizi kolaylaştıracaktır. Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır. Çoğu zaman aileler sorumluluğu tek bir çocuğa veriyor, O’da “büyük olan çocuk” oluyor genellikle. Bu durum bir anlamda kardeşler arasındaki negatif yönde rekabeti arttırıyor ve kıskanma duygusunu da pekiştiriyor.
Her bir çocuğunuza aynı zaman diliminde sorumluluklar veriniz. Böylece çocuklarınız birbirleri ile iletişim kurup bir rekabete girdiklerinde sonu kavga ile biten “başaran ve başaramayan” çocuklar duruma gelmesinler.
Unutmayın çocuklar için en aktif ve hızlı öğrenme aracı oyundur. Çocuklarınıza oyun eşliğinde görevler veriniz. Çocukların dağılmış odalarını toplamalarına destek olmak ve öğretmek amaçlı olarak; “evet çocuklar bakıyorum da kocaman geminiz çok dağılmış, Kim bu dağınık geminin kumandanı olmak ister? Peki, kim en son model çöp toplayıcı robotu olmak ister?” diyerek kendiliğinden başlatılan bir oyun süreci, keyifli bir sorumluluğun yerine getirildiği davranışa dönüşür.
Aile dinamiğine baktığımız zaman evdeki büyük çocuk öğretmen rolünü oynamaktan ergenliğe kadar olan süreçte büyük keyif alır. Küçük kardeşleri ile öğretmencilik oynamalarını sağlayarak kardeşlerin sorumluluk almasını sağlayabilirsiniz. Burada tekrar oyundan faydalanmanızı öneririm. Örneğin; abisinin müzik dersinde öğrendiği parçayı çalışmasına izin vermeyen sürekli abisinin dikkatini çekmeye çalışan yaramaz miniğinize “sen yeni şeyler öğrenmeye meraklı tatlı bir palyaçoymuşsun –burada çocuğunuzun sevdiği çizgi kahramanları da kullanabilirsiniz- ve öğrendiğin yeni bilgileri diğer palyaçolar ile paylaşmayı sabırsızlıkla bekliyormuşsun” derken bu sırada müzik aletini paylaşmak istemeyen ve küçük kardeşine tahammül gösteremeyen büyük olan kardeşe de “sen de dün sınıfta öğrendiğin yeni müzik parçasını sevimli bir palyaçoya öğreterek onun yeni işler bulmasını ve para kazanmasına yardım edebilirsin” diyerek oğlunuzun müzik dersinde öğrendiği yeni parçayı notaları ile beraber öğretmesine destek olabilirsiniz.
Kısacası biraz oyun ve biraz da yaratıcı yönünüzü kullanarak hem çocuklarınızın zamanını daha kaliteli geçirmesini sağlar hem de kıskanma duygusunu eğlenerek yönetebilirsiniz.
Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.
Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..