Melankolik Anne
Hamile olduğumu öğrendiğim andan itibaren, etrafımdaki herkes, bebeğimi kucağıma alınca ne kadar mutlu olacağımdan bahsediyordu. Aksi aklıma gelmemişti zaten. Fakat herkesin duygusu, duygu yoğunluğu bir olmuyor. Oğlumu kucağıma aldığımda çok mutluydum ama bir o kadar da kaygılanmış hatta korkmuştum. İlk zamanlar korkum daha ağır basmıştı sanırım. Üstelik öylesine olumlu duygularla yüklenmiştim ki, bu korku beraberinde vicdan azabını da getirmişti. Psikolog olduğum için ayrıca sorumluydum sanki. Bu durumda, doğum sonrası melankoli yaşamaya hakkım yoktu. Aile büyüklerim kendi dönemlerinde çocuk büyütürken yaşadıkları güçlükleri anlattıklarında ben duygularımı içimde biriktirmeye devam ediyordum. Bir kadının doğum sonrası melankoli yaşamasının, göğsünden gelen süt kadar normal olduğunu düşünüyorum. Ve bu duygusunu benim içinde büyüten çok kadın olduğuna inanıyorum. Halbuki, hayatınızda varolmayan birinin neredeyse hayatınızın sonuna kadar sizin sorumluluğunuzda olma düşüncesi bile doğum sonrası melankoliyi anlamak için yeterli.
Doğum sonrası melankoliyi, birçok kadının doğum sonrası dönemde yaşadığı; uykusuzluk, yorgunluk, artan sorumluluklar gibi faktörlerin neden olduğu duygusal dalgalanmalar olarak tanımlayabiliriz. Oğlumla yaşadığım küçücük bir problemde ağlayıp, ağladığım için suçlu hissettiğim, yine oğlumun küçücük bir tebessümüyle mutlu olduğum anlar ise benim duygusal dalgalanmalarımdı. Geceleri deliksiz uyuyan, istediğin an dışarı çıkıp gezme özgürlüğü olan, rahatça tatil planı yapan herkese kızgındım. Ömrümün sonuna kadar bu öfkeyle yaşayacağıma inanıyordum. Bende birçokları gibi anneliğin içgüdüsel olduğuna inanıyorum fakat tamamıyla değil. Annelik duygusu, anneliği yaşadıkça artıyor. Her gece, her sabah varlığına alıştığınız parçanız sizi anne yapıyor. Bebeğinizin gözyaşlarını dindirdikçe, karnını doyurdukça, nefes alıyor mu diye kulağınızı göğsüne yaklaştırınca tam anlamıyla anne oluyorsunuz. Anneliği benimsedikçe, uyuyamadığınız uykular, yiyemediğiniz yemekler, katılamadığınız sohbetler önemini kaybediyor. Hele ki, benim durumumda olanların hiçte az olmadığını farkettiğimde, anneliğin eşittir fedakarlık demek olduğunu içselleştirdiğimde sorun neredeyse ortadan kalkmıştı. Anlayacağınız, geçen zamanla tadına vardığım anneliğim, ilk günler yaşadığım korkularla olgunlaştı, doyumsuz bir keyif halini aldı.
Tüm anne adaylarına ve yeni annelere sevgilerimle :)
Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.
Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..