Tatilde Çocuklarla Nasıl Baş Edilir?
Bu hafta sonu küçük bir kaçamak yaptık ve 2 günlüğüne Fethiye-Ölüdeniz’e gittik, Lykia World’ün davetlisi olarak… Çocuklar yeni şeyler deneyimledikleri için mutlu, bir parça daha özgür, ben de onların gözlerindeki neşeyi yakalamanın keyfiyle evimize geri döndük.
Çocuklar kadar anne babalar içinde her yaşanmışlık; yeni bir deneyimi, farklı bir tadı, zaman zaman şaşırtan, güldüren ve son tahlilde düşündüren anları anı torbamıza atar. Ben de bu gezinin sonunda öyle yaptım, gözümün görüp, kulağımın duyup, beynimin kendisi için kodladıklarını deşifre ettim. İşte o deşifreden klavyeye düşenler;
Tatilde anne baba olarak tadınızı kaçırmak istemiyorsanız; çocuklarınızla “sağlıklı beslenme” inatlaşması yapmayın! Çoğunlukla kazanan çocuklar oluyor, elde kalan ise sinirlenerek heba edilen saatler…
“Ama bir hafta boyunca patates ve dondurma mı yiyecek?” böyle de olmaz ki derseniz; taktik olarak ilk iki gün tıka basa hatta biraz fazla istediklerini yemesine izin verebilirsiniz. Kimi çocuk bu aşırı alımdan rahatsız oluyor ve üçüncü gün farklı arayışlara giriyor. En azından bizimkiler üst üste dondurma yemekten bıktılar ve ikinci gün meyveyi teklifsiz kabul ettiler.
Tatile çıkmadan önce yemek sistemini önceden konuşmak ve sözlü bir anlaşma yapmak da olası… Tabi çocuğunuz çabuk ikna oluyor ve verdiği sözlere sadık kalma becerisi gösterebiliyorsa!
Tatil için seçtiğiniz mekanlar çocuklar için özel tasarlanmış ve hazırlanmışsa işiniz oldukça kolaylaşıyor. Normal bir restoranda çocuğunuz, tabağında onun için seçtiğiniz yemeklere dokunmazken, çocuk restoranında onlara göre hazırlanmış seçeneklerden illa ki birkaçını beğeniyor, tabağını kendi dolduruyor ve uyarmadan zorlamadan hepsini bitiriyor.
Çocukların gece çok geç yatmasına izin vermemek gerekiyor. Uykusunu alamamış ve bir önceki günün yorgunluğunu henüz üzerinden atamamış çocuğu sabah kahvaltısı için uyandırmak tam bir işkence…
Oldu ki gece oldukça geç yattı ve sabah kalkmıyor. Bırakın uyusun! Zorla uyandırılan çocuklar yemek salonunda ya boş gözlerle etrafa bakıyor ya da asık bir suratla… Uykusunu aldıktan ve kendi isteğiyle uyandıktan sonra elbet acıkacak sabah olmasa da öğle yemeğinden yararlanacak.
Çocukların tek başlarına yıkanma alışkanlığı kazanmaları için tatil yerleri bulunmaz fırsat. Mutlaka değerlendirin. Elbet sizin yıkadığınız gibi yıkanmayacak ama her gün yıkanan çocuk ne kir tutacak ki… Hem öğrenmenin ilk basamağına basmayan son basamağa nasıl ulaşır?
Bu arada kendimde deneyimlediğim bir yenilikten de bahsedeyim. Kızım 9, oğlum 6 buçuk yaşında olmasına, görece sakin bir semtte yaşamamıza rağmen 21. yüzyılın şehir yaşamının çoğunluk annelerinde oluşturduğu çekincelere benim de sahip olmamdan dolayı bugüne kadar iki sokak ötemizdeki bakkala bile tek başlarına gitmişlikleri yok. Ellerine evin anahtarını almışlıkları da… Ancak Lykia World’ geldiğimiz ilk gün henüz bir saatlik bir mekan tanışmışlığımız varken onları yalnız bırakmak zorunda kaldım. Bize odamıza kadar refakat eden görevli kendi kartıyla kapımızı açtı. Biz içeri girdik, yerleştik ve hemen çıktık. Çünkü program gereği kompleksin tanıtımı yapılacak ve çocuk şenliğinin düzenlendiği alanları gezecektik. Ama benimkiler her zamanki muhalefetlikleri ile “gelmeyeceğiz” dediler. İşin yoğun olduğu anlarda çocuklarla inatlaşmanın yapılması gereken en son şey olduğunu bilen ben “tamam” dedim. Ama o da ne! Kapı geri açılmıyor. Manyetik kartta bir sorun var. Birlikte lobiye gittik. Kart sorununu hallettik. Odaya geri dönülmesi gerekiyor ama herkes toplanmış otobüse biniyor, benim çocukları odaya götürmeye vaktim yok. O anda gelen bir cesaretle “Siz odaya geri gidebilir misiniz?” dedim. Gideriz dediler ve ayrıldık.
Bu arada Lykia World’ün 50.000 metrekarelik bir alana kurulu, iki farklı yerleşim alanından oluştuğunu, bizim kaldığımız bölümde odaların geniş bir alana yayılmış birbiriyle hem bağlantılı, hem bağlantısız bir dizaynda konumlandırıldığını belirtmek isterim. Birbiriyle bağlantılarını sağlayan tek şey ise ilk başta labirente benzeyen açık alan koridorlar… Çocukları herhangi bir sorun olursa tekrar lobiye gelmeleri konusunda uyardıktan sonra ben tur arabasına yöneldim, onlar odaya ulaşacak koridora…
Otobüs tesisin değişik alanlarında çocuklar için düzenlenen aktivite noktalarına bizleri ulaştırırken, bedenim orada aklım çocuklarda kaldı. Yaklaşık 10-15 dakika sonra tekrar bir nedenden lobiye döndük, çocuk cennetine yol almadan… Ben de hemen otobüsten atladığım gibi danışmadan odayı aradım, “çocuklar odayı bulabilmişler mi?” diye… Ahizenin öbür ucundan gelen Kardelen’in sesini duyunca hissettiğim rahatlığı anlatamam. Suratıma yapışan gülümsemeyle otobüse döndüm ve geziyi aynı ifade ile tamamladım. Gezi tamamlanıp lobiye geri döndüğümüzde çocuklarımı lobide beni bekler bulunca şaşkınlıkla karışık bir gururla onlara bakakaldım.
Tekrar anladım ki çocuklar bizlerden çok daha cesurlar, yeniliğe açıklar… Onlar “gideriz” demeseler ben yine cesaret edip onları yalnız bırakamazdım. Onlardan aldığım güven olmasaydı, (15 dakika boyunca mideme kramplar girse de) mümkün değil bu özgüveni kendimde bulamazdım. Anladım ki yaşamlarını hızla yeni tecrübelerle zenginleştirme konusunda bizlerden çok çok hızlılar. Bu konuda kafamızdaki “korkularla” onları yavaşlatan bizleriz. Kıssadan hisse; çocuklarınıza inanın, özgüvenlerine güvenin. Birçok konuda, bizlere göre hayata önde başlıyorlar. Aradaki bu mesafeyi gereksiz kuruntularla kapatmayın.
Temmuz-2009
Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.
Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..