Bana Öyle Bakma!
Gözler kalbin aynasıdır deriz ya hep, o bakışlar neler neler anlatır insana. Bazen yerin dibine sokar, bazen insana küstürür. Bir de toplum içinde maruz kalıyorsak bu bakışlara, işte o zaman kendimizi yargılanmış, dışlanmış ve ötekileştirilmiş hissederiz.
Sırf yüzündeki doğumsal sendromlar, iz, yara, yanık gibi farklılıklardan dolayı, insanların tuhaf bakışlarına maruz kalan, çocuğunu korumak için parka gitmeyi bırakmış aileler var. Ve bu aileler toplum içine karışmaktan olabildiğince kaçınıyorlar. Kim ister ki bu duyguları yaşamayı? Hele bir de söz konusu çocuklarsa, içimiz daha da acıyor.
Ah bir becerebilsek her insanı olduğu gibi sevebilmeyi. Ne çok şey değişir, ne çok solup giden çiçek, yeniden yeşerir ve can bulur. Hem kendi çocukluğumuzda yaşadığımız, hem de ebeveyn olarak çocuklarımızın karşılaştığı bu üzücü olaylar maalesef unutulmuyor hatta özgüven eksikliğine ve içimize kapanmamıza neden oluyor. Ah bir görebilsek ve kendi çocukluğumuzun elinden tutamamış olsak bile çocuklarımıza bir tane ve çok değerli olduklarını, farklılıklarımızın bizim zenginliğimiz olduğunu, kendimizi sevmemiz gerektiğini, başkalarının da bizi olduğumuz gibi sevebileceğini anlatabilsek.
Bana Öyle Bakma!
Çağdaş çocuk edebiyatının çok sevdiğim yazarlarından, sevgili Gökçe Gökçeer, farklılıkları nedeniyle toplum içinde rahatsız edici bakışların hedefi olan çocuklar için kaleme aldığı, “Bana Öyle Bakma” kitabı ile çocuklarımızın duygularını incelikle anlatıyor. Çizimler ise sevgili Pelin Turgut’a ait. Adeta bizi büyülemek ve bu konu için daha uygun çizimler olamazdı dedirtmek için işi şölene dönüştürmüş. Kırmızı Kedi Yayınları tarafından yayımlanan bu şahane kitabın tüm çocuklarla ve ebeveynlerle kavuşmasını diliyorum. Diliyorum ve bu konudaki kitapların çoğalmasını istiyorum çünkü; şişman ya da zayıf, gözlüklü ya da çilli, tembel ya da hareketli, kısa ya da uzun boylu, albino ya da down sendromlu, çok konuşkan ya da suspus olsak da hepimiz biricik ve özeliz. Bunu hatırlamalı ve etrafımıza da o pencereden o tertemiz pencereden bakmalıyız. İşte ancak öyle, bir kız çocuğunun arabalarla, bir oğlan çocuğunun bebeklerle oynayabileceğini, güneşin mor rengi de olabileceğini, saçımızın mavi, çoraplarımızın kırmızı, dişlerimizin telli olabileceğini yadırgamadan, bakışlarımızla aşağılamadan ve dışlamadan birbirimizi anlayabilmeli ve sevebilmeliyiz.
Kalıplaşmış düşünceleri elimizin tersiyle ittiğimiz, her insanın özel olduğunu benimsediğimiz, ben benim, sen sensin, o da o diyebildiğimiz bir hayata merhaba diyelim mi? Hadi bugün bir adım atalım ve ister bakışlarıyla yaralayan olalım, ister yaralanan taraf, kendimizi de olduğumuz gibi sevelim başkalarını da.
LÜTFEN UNUTMAYALIM, ÇÜNKÜ BİZ BİZİZ!
Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.
Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..