Velayet
Velayet, Medeni Kanunu’muzun 339 ncu ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Velayet soybağı kapsamında ana baba ve çocuk arasındaki doğal ilişkinin sonucudur. Velayete ilişkin hükümler genel olarak çocuğun doğum anından itibaren reşit oluncaya kadar, beslenmesi, eğitimi, sosyalleşmesi, topluma uyumlu hale getirilmesi, kısaca çocuğun malları ve şahsı için tüm ihtiyaçları kapsamında yönetilmesini kapsar. Ergin olmayan çocuklar için bu görev, yetki ve sorumlulukları anne baba birlikte yerine getirirler. Velayet münhasıran anne ve babaya birlikte verilmiş bir hak olup, yakın akrabalar tarafından kullanılması mümkün değildir. Velayet hakkı için herhangibir koşul veya şart aranamayacağı gibi, velayet hakkının kullanılmasına engel olunması da sözkonusu olamaz.
Çocuk normal olarak evlilik içinde doğar. Ancak evlilik olmaksızın evlilik dışında veya evlat edinmek sureti ile de çocuk edinilebilir. Bu durumda velayet ne şekilde kullanılacaktır.
Çocuk ile ana arasındaki soybağı, kanunumuzda çocuğun anası doğuran kadındır şeklinde ifade edilerek, soybağı doğuma bağlanmıştır. Baba yönünden ise bir karine vardır. Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüzgün içinde doğan çocuğun babasının koca olduğu kabul edilir. Tabi ki bu durumun aksi ıspatlanabilir. Evlilik dışı doğan çocukla ana arasındaki soybağı ilişkisi yine çocuğun anası doğuran kadındır esasına göre belirlenir. Çocuk annesinin soyadını alır. Anne önceki evliliğinden dolayı hem eski eşinin hemde kendi soyadını taşıyorsa çocuk annenin kızlık soyadını alacaktır.
Evlilik dışı çocuk ile baba arasındaki ilişki ise ancak babalık davası veya tanıma yolu ile tesis edilebilir. Bu yol ile tanınan veya hakkında hüküm kurulan çocuk, evlilik içi çocuğun sahip olduğu tüm haklara hukuken sahip olur. Yani nesebi gayri sahih değil, sahih olur. Babalık davası ana ve çocuk tarafından, baba veya babanın ölmüş olması halinde babanın yasal mirasçılarına karşı da açılabilir. Dava hakkına hem anne hemde çocuk ayrı ayrı sahiptirler. Evlilik dışı çocuk için babanın çocuğu tanıması yolu ile de velayet ilişkisinin tesisi sağlanabilir.
Velayet kamu düzenine ilişkin bir konudur. Bu sebeple tarafların veya çocuğun tek başına kimi istediği hususu yargıcı bağlamaz. Hakkında velayet davası açılmış baba veya ananın bu davayı kabul etmesi velayetin değiştirilmesi yönünde hüküm verileceği anlamına gelmez. Velayetle ilgili davaların delillendirilerek ıspat edilmesi gerekir. Yargıç çocuğun çıkarlarını her şeyin üstünde tutacak ve ona göre karar verecektir. Yargıç çocuğun iki eşte de kalmasını uygun görmezse o taktirde, çocuğa vasi tayini için sulh hukuk yargıcını haberdar eder ve çocuğu bir kuruma yerleştirilmesine karar verebilir.
Velayetin ana yada babadan birine verilmesi hallerinde hakim çocuğun anne bakım ve şefkatine muhtaç olması halinde, aksine bir durum yoksa velayet anaya verilir. Ancak anne vesayet altına alınmışsa, anne cezaevinde bulunuyorsa, anne tehlikeli bir hastalık veya kötü bir yaşam tarzına sahipse veya başkaca çocuk için tehlike yada zarara sebep olacak bir durum varsa velayet anneye verilmez. Burada hakimin dikkate alacağı en önemli husus çocuğun yararının gözetilmesi olacaktır. Hakim bu değerlendirmeyi yaparken çocuğun alıştığı ortamdan koparılmamasını, sosyal çevresinin niteliğini, yaşam koşullarını, gelecekte ne ile karşı karşıya olduğunu, çocuğun çıkarını göz önünde bulunduracaktır. Çocuk anne bakım ve şefkatine ihtiyaç duyacak yaşta olmasa dahi, velayet babaya verilmeyebilir. Babanın kötü yaşam koşullarının olması uyuşturucu madde kullanıyor olması, ayyaş olması gibi hallerde çocuk babaya verilmez.Velayet kendisine verilen taraf ölürse bu durumda velayet askıda kalır. Bu durumda çocuğun velayeti yine hakim kararı ile düzenlenecektir.
Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.
Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..