Can Sıkıntısı Çocuklarda Yaratıcılık Duygusunu Geliştirir
“Çok canım sıkılıyor “
Bu cümle başta çocuklar olmak üzere birçok yetişkinin de kullanmış olduğu içsel durumun kelimelere yansıması.
Gün içerisinde ruh halimize göre özellikle pandemi ve pandemi döneminden sonra oldukça sık duyduğumuz ve bu gibi durumlar da ne yapacağımızı bilememenin vermiş olduğu bir bezginlik hâli.
Sıkıntı nedir?
Öncelikle “sıkıntı” nedir? Gelin bu kelimeyi birlikte ele alalım.
Sıkıntı: Bir bireyin özellikle hiçbir şey yapmadan durduğu, çevresiyle ilgilenmediği veya bir gün ya da dönemin donuk, sıkıcı olduğunu hissettiği, duygusal ve bazen de psikolojik bir durumdur.
Peki sizlere “ Can sıkıntısı yaratıcılığı arttırıyor “ desem.
Eminim sizlerde şu anda bu cümleyi okuduktan sonra çok şaşırdınız. Fakat her kritik durumu fırsata çevirmek bizlerin elinde olduğu gibi, bu ve buna benzer durumlara da pozitif bakmanızı tavsiye ederim.
Can sıkıntısı tasarlama ve üreticiliğin alt yapısını oluşturur
Birçok ebeveyn “Çocuğumun canı sıkılıyor “ diye düşünüp, binlerce para verip, odalarını oyuncakçı dükkanına çeviriyor. Bu durumun yanlış olduğunu, daha çok kafa karışıklığı oluşturup, çocuklardaki hayal gücünü ve yaratıcı düşünmeyi engellediğini biliyor muydunuz? Can sıkıntısı yaratıcı düşünmeyi tetiklediği gibi, tasarlama ve üreticilik konusundaki alt yapıyı sağlıyor.
Dr. Sandi Mann bu konuda şöyle diyor:
“Can sıkıntısı her zaman, bir an önce kurtulmamız gereken bir şey olarak görülmüştür. Ancak belki de yaratıcılığımızı arttırmak için sıkıntıyı yaşamayı kabullenmeliyiz.”
Bu gibi durumlarda vakit geçirmek adına bir etkinlikten başka bir etkinliğe koşturmaya gerek yoktur.
Şöyle bir kendi çocukluğumuzu gözümüzün önüne getirelim. Bizler neler yapardık? Kendi kendimize oyunlar kurar, olan şeyleri birleştirir ve yeni şeyler icat ederdik. Şimdiki çocukluğu resmettirirsek şayet; birden çok oyuncak, kurs alanları, faaliyetler ve etkinlikler mevcut. Lakin bunların hepsi var olan şeyler. Yani bir başkası tarafından bulunmuş, bizlerinde dahil olduğu birer fonksiyon, birer nesne.
Bırakın çocuklarınız sıkılsın
Geçtiğimiz günlerde Klinik Psikolog Fazilet Seyitoğlu’ nun bir kitabına denk geldim: “Bırakın Çocuklarınız Sıkılsın”
Bu kitap başlığındaki cümle, inanılmaz derecede dikkatimi çekti. Doğru bilinen yanlışların önüne set olacak nitelikte. Şöyle bir cümlesini okudum;
“ Çocuğunuzun sıkılmasına izin vermek bir sorun olmamakla birlikte, aynı zamanda çok önemlidir. Çocuğunuz sıkıldığından şikâyet ettiğinde, basitçe “Ara sıra sıkılmak sorun değil, bu sana zarar vermez ve henüz bilmediğin şekillerde sana yardımcı olur”,diyebilirsiniz.
Bu cümleyi okuduktan sonra sıkıntıyı bir oyun hamuruna benzettim. Ona hayal dünyamı ekleyerek, onunla birlikte yeni ve farklı şekiller elde ettim. Bundan da bir yetişkin olarak oldukça mutlu oldum.
Elbette ki çocuklar açısından en iyisini ve en güzelini isteyen ebeveynler olarak bu konuda kendimizi yetersiz ve mutsuz asla hissetmeyelim. Aksine onların da bir birey olduklarını ve bu durum karşısında neler yapabileceklerini izleyerek, destekleyelim. Onları motive edelim. Motive edilmiş bir çocuk, yeni deneyimler aramak için yetiştirilen çocuktur. Çocuklar zaten meraklıdır.
Ne güzel ifade etmiş Albert Einstein:
“ Özel bir yeteneğim yok, fakat tutkulu derecede meraklıyım.”
Biz yetişkinler bile böyle durumlarda sıkıntıyı gidermek adına ya sevdiğimiz şeylere yöneliyor ya da yeni şeyler öğrenmek adına çaba sarf ediyoruz. Olumsuz gibi duran birçok şeyin karşısında ya açımızı bilemiyoruz ya da bakış açımızı o yöne çevirmekte güçlük çekiyoruz. Anda kalmak yerine anı yaşamak oldukça hafifletici bir eylem.
“ Sıkıntı, Yaz Mevsiminde Yağan Bir Yağmur Gibidir, Her Zaman Yağmur Sonrası Gökkuşağı Olmayı Hedefle!”
Hayallerinizin, yeni dünyalara kapı açması dileğiyle…
Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.
Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..