Giriş Yapın

Facebook ile Bağlan Sizin adınıza paylaşım ve izinsiz gönderim yapmıyoruz.

Pınar Esen

Aşk Çocuğu Güney'in Annesi

Pınar Esen ile Röportaj: Aşk Çocuğu Güney'in Annesi

 

CNNTürk ekranlarından uzunca zamandır haftasonlarımızı renklendiren bir ismin evine konuk olduk bu ay. Aklımızdaki “Aman, sarışın işte!” imajını yıkan, haftasonu erkenden kalkanlara keyifli bir program sunan, İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu olup, diksiyon eğitimi aldığı kurumu birinci olarak bitiren, televizyonculuk işine şansa başlayan ama sonrasında ben zaten bunun için farkında olmadan kendimi eğitmişim diyen, evli, mutlu ve çocuklu bir anne olan Pınar Esen güler yüzü ile “hoşgeldiniz” deyince keyifli geçen bir söyleşiye başlamış olduk. Tüm röportajımız sırasında Güney’i biraz rahatsız ettik, neden mi? Çünkü küçük bey robotlara karşı elindeki telefonla savaşırken sesimizden dolayı arada yenildi ama sonunda tüm robotları da yenmenin verdiği keyifle bize tam da kendisiyle anlaştığımız gibi güzel pozlar verdi.


Merakla bizi bekleyen Güney’i konuşarak başlayalım sohbetimize. Televizyoncu olmak isterse…
Anneler Günü’nde gelmişti en son yayına. Yayında hiç konuşmamasına rağmen kendini izlemeye doyamadı. Evde sürekli “Anne bir daha…” deyip başa sardırdı kaydı bize. “Anne beni bir daha televizyona çıkarsana, söz veriyorum bu sefer konuşacağım” diyerek benden sözü aldı Güney. Çocuklarla ilgili konularda bize yardımcı oluyor, vetereler hazırlıyoruz beraber. İstiyorsa olsun ama çok zor bir iş televizyonculuk. Dışarıdan görüldüğü gibi pırıltılı bir iş değil. Erkekler için çok daha zor. Eğer kadınsanız yapabileceğiniz daha fazla iş var ancak erkekseniz sınırlı oluyor bu. Babası da oyuncu sonuçta tercih ederse destekleriz tabii ki.

Güney nasıl bir çocuktur?
Bilsemki doğuracağım çocuk yine oğlum gibi olacak, hemen hamile kalırım. O derece uyumlu bir çocuk. Çok merhametli, eğer kendine getirmek istiyorsam kuracağım tek cümle şu oluyor: “Peki o zaman Güney ben sana küsüyorum.” Annesine kıyamıyor oğlum. Hatta yeni öğrendiği bir cümle varki beni bitiriyor: “Anneciğim ben sana kıyamam”. Küçüklüğünden beri çok büyük laflar ediyor. Hiçbir cümle anlamsız değildi, çok yerinde konuştu hep. Ben çok şaşırdım, bu çocuk nasıl bilerek bu cümleleri kuruyor diye. Biz onunla hep, büyük insan yerine koyup konuştuk.

Güney evinizin küçük erkeği oldu yani gözünüzde?
Evet, biz onunla çocukça konuşmadık hiç. Hep bir şeyler anlattık, bize izah etmesini istedik. Evimizin küçük erkeği oldu, küçük çocuğu değildi sadece.

Erkek çocuklar babayla vakit geçirmeyi biraz daha fazla sever sanki. Siz de durumlar nasıl?
Güney’in çok güzel ayrımı var. Ben, onun sosyal faaliyetlerinin adamıyım. Yemek yeriz, sinemaya gideriz, sokakta dolaşırız, geri kalan sportif faaliyetlerde babasını kullanıyor; onunla oyunlar oynuyor, parka gidiyor. Benimle çok iyi bir arkadaşlık kurdu.

Arkadaş olduk dediniz oğlumla ama psikologlar anne olduğunuzu unutmayın diyor genelde…
İnce bir çizgi var, onu görmek lazım. Çünkü çocuklar sizi kullanmaya, sizde kullanılmaya çok müsait oluyorsunuz. Biz bu ince çizgiyi yakaladık. Nasıl yaptınız derseniz, inanın bilmiyorum. Size şöyle bir örnek vereceğim: Bir yere gittiğimizde diyelimki bir şey istiyor, orada anne ve arkadaş karışabilecek durumlar. “Güney bunu alamam” dediğimde, “Peki annecim bakabilir miyim?” diyor ve biraz ilgileniyor istediği şeyle.  O bana bazı sözler veriyor ben de ona karşılığında şu kadar zaman sonra sana alacağım ama şimdi uslu çocuk olarak buradan bunu almadan çıkıyoruz dediğimde burada anne çocuk ilişkimiz devrede oluyor. Ama sinemaya gittiğimizde de mısırımızı yerken, aynı yerlere güldüğümüz anlarda da arkadaş oluyoruz. Güzel kurduk bu dengeyi. Dünya turuna çık, sesi çıkmaz. Eğlenceli bir çocuk…

Hamilelik süreciniz nasıl geçti, kaç kilo aldınız?
Doğumun ikinci ya da üçüncü günü yağ olarak dokuz buçuk kilom gitmişti. Sonrasında fazla kilom beş kiloya kadar düştü. On üç ay emzirdim zaten. Pinpirikli bir anne olmadım beslenme konusunda. Gerçi oğlumu yetiştirirken de öyle olmadım ve olmuyorum da.

En doğrusu da bu olsa gerek “Kirlenerek büyümeli çocuklar” diyenlerdensiniz yani?
Evet. Güney’le parka gittiğimizde elindekini yere düşürüyor ben daha “Güneeey” derken o çoktan almış ve ağzına atmış oluyor. Altı aylıktı simit verdim eline. Susam boğazına kaçar vs hiç düşünmedim. Ben bu kadar rahat olunca çocuğumda rahatça büyüdü. Damacana sularla yıkanan arkadaşlarımın çocukları hastanelik oldu ama çok şükür biz zor günler geçirmedik. Doğurmadan önce ara ara kendime şöyle olmayacağım böyle olmayacağım derdim.

Peki nelerdir anne olmadan önce “ben bunu yapmam” dedikleriniz?
Doğurmadan önce hep, “Hiçbir zaman o pinpirikli annelerden olmayacağım.” dedim. Onu da kendime bir hayat felsefesi edindim. Tabii ki çocuğumu koruyorum, kolluyorum ama çıldırmış derecesinde değil. Bu böyle olmamalı dediğim şeyleri kendim yapmadım.

Teknoloji çocukları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bizim çocukluğumuz daha mı güzeldi?
Teknoloji ile aralarındaki saçma ilişkiden hiç hoşlanmıyorum. Acıyorum bu dönem çocuklarına. Düşünsenize oyun oynatabilmek için para verip oyun evlerine gönderiyorsunuz. Bizler sokakta koşuşturduk, oyunlar oynadık, enerjilerimizi dışarıya atardık. Şimdi teknoloji çocukları bu enerjiyi içlerinden atamadıklarından tüm gece boyunca haklı olarak tepemizde oluyorlar. Biz de yeteri kadar ilgilenmiyor olabiliyoruz günün yorgunluğu ile eve geliyoruz sonuçta. Sonra anne babanın üstüne, baba annenin üstüne top gibi herkes bir tarafa atıyor çocuğu. Çok iyi bir şey değil aslında. Biraz anaokulları yardımcı oluyor, gündüz arkadaşlarıyla vakit geçiriyor, iletişimi öğreniyor. Müthiş önemli anaokulları…

Bu durumda yeni eğitim sistemi (4+4+4) hakkında ne düşündüğünüzü de sormak isterim…
Biz üç ay ile kurtardık, daha ne diyeyim size. Çünküsünü geçen gün yaşadığım bir olay ile anlatayım: Güney’in okula gitme saati ve ağlıyor evde, (Oyuncak günü anaokulunda ve beklediği sevdiği bir gündü.) neden ağladığını sorduğumda; “Çünkü hangi oyuncağımı götüreceğime karar veremiyorum” dedi. Bu mantelitedeki bir çocuğun okula gitmemesi gerekiyor. Okul öncesi eğitim çok şart evet ama onun dışında hayır, önümüzdeki sene altı buçuk yaşına girecek ve tamam gönül rahatlığı ile gönderebilirim. Altı yaş iyi bir sınırdı bence. Tüm velilerde rahatsız bu durumdan. Daha şu anda onlar oyun sürecindeler, ben nasıl okula gönderip, ders çalıştırayım.

Evinizde eğlenceli olsa gerek, televizyoncu, oyuncu, yapımcı çatısı altında…
Evde eğlenebileceği aktiviteler yapmayı seviyoruz. Yardımcımızla çok güzel çizimler yapıyor. Ben ekrana yasaklar koymayı sevmiyorum. Şu kadar gün şu kadar saat televizyon izlemelisin diyen biri değilim. Ama evet bazı çizgi filmlerden çok şikayetçiyim mesela. Bazıları da çok faydalı oluyor, İngilizce öğreniyor faaliyetler yapıyor. Korku filmi gibi olanları nasıl izletiyorlar anlamıyorum. Bir şikayetim var: Çocuk kanalları her saat açık, bunun bir sınırı olmalı diye düşünüyorum. Çocuklar ekranda izleyecek bir şey bulamamalı.

Ekran sorumluluk, canlı yayın ayrı bir sorumluluk, anne olmak başlı başına bambaşka sorumluluk…
Her şeyden önce annelik en güzel sorumluluk. Sonuçta artık anne olunca hayattaki önceliklerimi değiştirdim. Çocuk doğurunca vücudunuz bozulmuyor, benim fiziğim daha güzel oldu. Kendimi daha kadın ve güzel hissettim. Bazı yerlerde çok çocuğundan bahsediyor diye yazıyorlar. Ben anneyim. Benim hayatım anne olmayanlardan çok daha farklı, ben koştur koştur evime geliyorum, ilk önceliğim hep oğlum oluyor. Hayata bakış açım anne olmadan önce sonra diye ayrıldı. Artık para kazanmak oğluma daha güzel bir gelecek sağlamam için şart.

İlk ekran maceranız…
Ekran gibi bir şey hayalimde yoktu. Okulda yarım dönem boşluğum oldu. Bir eğitim kurumuna gideyim diye düşündüm, gittim ve orada aklımı çeldiler sonrası geldi… İlk kanalıma tesadüfen gittim.  Dört kız gittik, hepsi esmerdi ben sarışındım beni seçtiler. Hayatımda bir tek böyle bir şey oldu. Bundan sonra hayatımın hiçbir devresinde ne kadın olmam ne güzel olmam benim işimde ilerlememe sebep oldu. Hatta tüm bunlar kariyerimde kafamın bastırılmasına sebep olmuştur. Hep işleri çift dikiş yaptım, çünkü sarışın kadın akıllı değildir imajını yıkmak için çabaladım. Ne kadar iyi iş yaptığımı defalarca insanlara göstermek zorunda kaldım. Uzun yıllardır olmuşluğun verdiği bir güvenle artık çok daha rahatım ekranda. Şunu da tekrarlamak isterim: Hayat bazen sizin seçemediğiniz şeyleri ya bıraktırıyor ya da yolunuza çıkartıyor. Hayat bu yöne akıttı beni. En sevdiğim işi yapıyorum. İlkokuldayken annem bana klasik eserler almıştı, okumuştum hepsini. Okumaya, anlatmaya, kompozisyon yazmaya hep bir ilgim vardı. Bütün bunlar beni besledi. Ben kursa gittiğimde zaten olmuştum.

Samimiyetlikle hakimiyetin dengesi kurulmalı mı ekranda?
Konuya, olaya hakim olmak bazen samimiyetin, önünü de kesebiliyor. Çok şükür programda hakimiyetle samimiyeti birleştiren insanlardan oldum. Çünkü gerçekten hissettiğim için gülüyorum, ağlıyorum, hissettiğim için varım…

Siz sorularınızı hazırlamadan yayına çıkanlardansınız. Akış nasıl gelişiyor?
Önceden internete bakarım gündemi takip etmek açısından. Elimdeki kartlarda tek yazan konuğum ve tittle’dır. Küçük hatırlatma notları yazarım eğer o gün önemli bir tarihse ama onun dışında ben de bilmem nasıl gideceğini akışın, yakalarım bir yerden. Hatta konuklarım neler konuşacağız dediğinde valla bende bilmiyorum diyorum. Ben de merak ettiklerimi soruyorumki izleyicimle aynı anda aynı tepkiyi verebileyim. O zaman gerçekten hazırlanmadan geldiklerinden ağızlarından laflarda kaçırıyorlar.

Anne olduktan sonra hayatınızda neler nasıl değişti?
Anne olduktan sonra en büyük zaafım zamansız ölümler oldu. Çok duygusallaştım. Sevincimi kontrol edebiliyorum ama üzüntümü kontrol edemiyorum.

Kontrol etmekten bahsettik. Çalışan anneler zamanlarını nasıl kontrol altına almalı? Kaliteli zaman diye bir dilim var mı?
Acaba bu kaliteli zaman hikayesi ile kendimizi mi kandırıyoruz? Acaba o kaliteli dediğimiz iki saat çocuğa yetiyor mu? İşim olmadığı zamanlarda ben alıyorum okuldan mesela ve bu süreçte benimle vakit geçirmekten ne kadar keyif aldığını çok daha iyi anlıyorum.

Annelere neler söylemek istersiniz?
Her çocuk kendine özeldir. Benim herhangi bir anneye bir şey tavsiye etmem doğru değil, yapmamak lazım. Güney-Pınar ilişkisi çok farklı bir diğer anne-çocuk iişkisi daha farklı. Sadece gereksiz titiz anneler olmasınlar, bu çocukların kendilerine güven duymaları için de çok önemli. Düşsünler, pislensinler, yemeklerini kendileri yesinler, ayağa kendileri kalksınlar. Bir de harcayabilecekleri kadar vakit geçirsinler. Bende her daim onunla oyun oynamıyorum ama evde oluyorum.  Bir şey soracağı zaman yanıma gelip soruyor, benim evde oluşum, varlığım onu mutlu ediyor. Kaliteli zaman dediğimiz geçen o iki saatten belki de bu kadar çok zevk almayacak. İhtiyacı olduğu anda yanında olamamak üzücü oluyor.

Evlilik…
Gerçekten iki insanın aynı evde yaşaması zor ama başardığınız zamanda dünyanın en iyi dostu o oluyor. Hayatta sırtınızı dayayacağınız insanla birlikte olun. O yoldaşlık. Aşk dediğiniz delilik hali üç seneden sonra kalmadığı klinik olarak da test edilmiş zaten. Biz sekiz yıllık evliyiz. Bizimkisi tamamen aşk evliliği ve Güney tamamen aşk çocuğu. Aşk şekil değiştirerek, o insana güven duyarak, ona güvendiğiniz ve inandığınız için severek devam ediyor. Çocuk sahibi olmanızda yeniden bazı şeyleri canlandırıyor.


Aslıhan GÜNDÜZ
Fotoğraf: Nebile Hilal Halitoğlu 

 




 

 

 



 


 

İlginizi Çekebileceğini Düşündüğümüz Diğer Ropörtajlar
FACEBOOK YORUMLARI
YORUMLAR

Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.

Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..