Tijen Aktay
Kokularına Aşığım
İpek ve Egemen’in annesi, 5 çayı programının sunucusu, bir dondurulmuş gıda firmasının yemek danışmanı, kendi sitesinin ve bir yemek dergisinin yazarı ve yemeklerinin profesyonel fotoğrafçısı olan bir annenin mutfağına konuk olduk bu ay. Çocukluğundan beri mutfakla arasında bir bağ olduğunu, harçlıklarını biriktirip mutfak malzemeleri aldığını ve mutfağı bir deney alanı olarak gördüğünü, on bir yıl aradan sonra ikinci çocuğunu kucağına aldığını ve bunun kendisine nasıl bir deneyim kattığını, rengarenk mutfağında hoş sohbetiyle konuştuk.
Mutfak sevginiz hep var mıydı?
Mutfak sevgisi sonradan oluşan bir sevgi olmadı benim için. Küçüklüğümden beri vardı. Bunu da anneme borçluyum, çünkü benim annem orayı kirletmeyeceksin, buraya dökmeyeceksin diyen bir anne değildi. Tam tersi beni mutfakta özgür bırakan bir anneydi. Ben sekiz yaşında kek yapardım. Mutfak savaş alanına dönerdi. Mutfağın dağınıklığından dolayı yanından geçemezdin, ona rağmen annem bana bir gün bile bir şey demezdi.
Bu durumda anneniz kocaman bir teşekkürü hak ediyor…
Kesinlikle… İstediğini yap dedi her zaman. Küçüklüğümde cidden çok tencere tava yakmışlığımda vardır. Ben mutfağı deney alanı gibi görüyordum. İnsan ilkokul döneminde harçlıklarını biriktirip mutfağa girer mi? Ben pazar günü ailem uyurken mutfağa girer, kapıyı kapar, her şeyimi yapar güzel bir kahvaltı sofrası kurar öyle uyandırırdım onları. Yani anlayacağınız, sonradan meslek olması için yapılacak bir iş değil. Çok içeriden gelecek ki yapabilesiniz.
Çocukluktan gelen iş nasıl meslek haline geldi? Nerelerde çalıştınız?
Ben Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi bölümü mezunuyum. Hamilelik sürecimde çalışıyordum ancak doğumdan sonra alerjik hastalığı olduğundan dolayı oğlumla ilgilenmek için işimden ayrıldım. Oğlum üç yaşına geldikten sonra tekrar çalışmaya karar verdim. O zaman beni en çok hangi işin mutlu edeceğini düşündüm. Mutfağı seviyordum ve mutfakla ilgili bir işim olmalıydı. Ben bunu meslek haline getireceğim diyerek işe ilk kendi sitemi kurmayla başladım ve bunu da kendim yaptım. Sabahlara kadar oturup siteyi oluşturdum. Bir sene boyunca içini doldurdum ve ondan sonra sitemi açtım 2008 yılında. Hemen arkasından bir dondurulmuş gıda firması ile tanıştım ve o markanın yemek danışmanı oldum hem Ziraat Mühendisliği kimliğimle hem de yemeğe olan merakımla onların yemek danışmanı olarak çalışmaya başladım. Bir yandan da tariflerimin fotoğraflarını çekmeye devem ettim. Hala aynı firmada çalışmaya ve yemek fotoğrafları çekmeye devam ediyorum. Bu ara içerisinde bir de yaklaşık 4 yıl bir yemek dergisinde çalıştım. Ayda yüze yakın tarif yaptım.
İki çocukla zor olmuyor mu?
İşte burada anlayışlı bir eş devreye giriyor. Eğer çocuğunuz varsa sırtınızı dayayabileceğiniz çok iyi bir eşinizin olması gerekiyor. Çünkü ben geceleri çekime gittiğim zaman çocuklarımıza eşim bakıyor, gündüzleri de arkadaşım. İpek 15 günlükken kızımı eşime bırakıp çekime geldim. Büyük bir şans bu benim için. Destek olabilecek iyi bir eşinizin olduktan sonra zor olmuyor. Başka türlüsü mümkün değil, yapamazsınız. Ben ne kadar anneysem benim eşimde o kadar baba. Tüm hayatımızı çocuklarımıza göre planlıyoruz.
Hamilelikleriniz nasıl geçmişti?
Sabah sekiz akşam altı çalışıyordum. 5,5 ay midem çok kötü bulanmıştı. Bu süre içerisinde mutfağa hiç girememiştim ve eşim yemeklerimi yapmıştı. İkinci hamileliğimin de sonrası daha sıkıntılı geçti diyebilirim. Hamilelik sonrası bayağı bir problemlerim oldu. Kızım on beş günlükken çalışmaya başladım ama bir yandan da emzirmem gereken bir dönemdeydim. O emziremediğim zamanlarda sıkıntılarım çok oldu. İlk bir buçuk ay emzirmenin tadına varamadım. Oğlumda hiç böyle olmamıştı mesela.
Kaç kilo aldınız?
Oğlumda 27 kilo, kızımda da yirmiyi geçtik. Ama şöyle de bir durumum var hayatımın en zayıf dönemini oğlum olduktan sonra yaşadım. Oğlum beş aylıktı ben 49 kiloya düşmüştüm. Bir de yaşla da ilgili diye düşünüyorum 28 yaşındaydım o zaman. Metabolizma çok daha hızlı çalışıyor. Bir de o zaman çok katı bir diyette yapmıştım. Şimdi ise olmam gereken kilomda olduğumdan dolayı mutluyum.
Oğlunuza bir kardeşi olacağını nasıl anlattınız?
Oğlumun hayatta en çok istediği iki şey vardı: Biri tablet diğeri de kardeşti. Tabletini aldığımız hafta kardeşinin olacağını söyledik, çok mutlu oldu. Bir gün bana ağlayarak “Ben hep böyle yalnız mı olacağım?” diye sormuştu. Okuldaki arkadaşlarının kardeşlerinin olmasından dolayı kendini yalnız hissediyordu. Bu yüzden de bir kardeşi olsun hep istiyordu. Durum böyle olunca da özel bir çaba sarf etmedik oğluma anlatmak için. Şu an da çok mutlu.
Peki kıskançlık oldu mu aralarında?
Bence kıskançlık hep sevgi eksikliğinden kaynaklanıyor. Biz İpek’i mutlu ederken aynı anda Egemen’i de mutlu etmeye çalışıyoruz. Aralarındaki dengeyi kurmayı başarırsanız eğer kıskançlık olmuyor. Mesela İpek 4 günlükken, evde bir karmaşa hali varken, eşim oğlumuzu alıp sinemaya götürdü. Evde bir karmaşa var evet ama kenarda da bir çocuğunuz daha var, onu da mutlu etmeniz gerekiyor. İlk çocuğunuzu geri plana atmamanız gerekiyor. Öteki türlü çok korkarım.
Hamilelikleriniz ve sonrasında çocuklarınıza olan yaklaşımlarınız deneyimlerinizle değişiklikler gösterdi mi?
Elbette… Kızımı, ikinci kaşıktan sonra yemiyorsa hiç zorlamıyorum, çünkü biliyorum ki zaten sonra yiyecek. Oğlumda ise durum hiç öyle değildi. Egemen aç kaldığında ben de o gün yemek yemek istemiyordum, boğazımdan bir şey geçmiyordu. O açsa ben de aç olayım mantığı vardı. Şimdi kızımda öyle bir şey yok. Bir saat sonra yemeği önünü koyduğumda yiyor. Bunu oğlumda o zaman fark edememiştim. Emzirmenin bile ayrı bir keyfine vardım ikinci bebeğimle.
Nasıl yani? Emzirmeyle anne ile bebek arasında kurulan duygusal bağı daha bir fazla mı hissettiniz İpek’le?
Şu anda kızımı emzirmenin keyfine varıyorum. Emerken göz göze geliyoruz, elimi çok sıkı sıkı tutuyor. Beni emdiği zamanda kendini güvende hissediyor. Ben de bu duygusal bağın keyfine varıyorum. Oğlum sürekli emen bir bebek olduğundan böyle keyifli değildi. Emmesi çok güzeldi ama sürekli emmek istediğinden zorluklarımız oluyordu. Şimdi kızımda emme sürelerimizin bile saati var.
İkinci çocuğunu “Acaba doğursam mı?” diye düşünen annelerimize neler söylersiniz?
Hayatta yapabileceğiniz en güzel şey çocuğunuza bir kardeş vermektir. Kardeş sevgisi kadar güzel bir sevgi yok. Ben çocuğumun kardeşini öptüğü zaman gözlerindeki o sevgiyi görüyorum. O sevgiyi ne bizimle ne de arkadaşlarıyla yaşaması mümkün değil. Bu yüzden de düşünmesinler ve benim kadar ara vermeden ikinci bebeklerini hemen kucaklarına alsınlar diyebilirim. Her şey zamanında güzel.
Anne olmak…
Çok güzel ama bir yere gittiğiniz zaman hemen onları özlüyorsunuz. Dünyanın en güzel duygusu.
Yemek yapmak…
Sanata benzetiyorum… Severek yapılırsa her yemek güzeldir. Sadece yapmak için mutfağa giriyorsanız emin olun o yemeğin ya dibi tutar ya tadında bir eksiklik olur. Benim bugüne kadar yapıp da Tijen bu olmamış denildiği tarifim olmadı, bunun da tek sebebi severek yapıyor olmam. Mutfak benim için terapi alanı gibi.
Röportaj: Aslıhan Gündüz /Fotoğraf: Event’s Hill Photography / Ocak 2015
Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.
Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..