Çocuk Ne Söyler Anne Baba Ne Anlar?
Çocuklarla iletişim kurmak önemli bir iş. Bence her anne babanın üzerinde ciddiyetle durup, önceden eğitim alması gereken bir konu. Öyle ki çocukluk çağında bilinçaltımıza işleyen kelime ve davranışlar, yetişkinliğimizde yaşamımıza yön verebiliyor. Uzman Psikolog Buket Kasrat, Aralık ayında çıkardığı kitabında anne babalara çocukla doğru iletişim ve yaklaşım modelleri üzerine önemli bilgiler veriyor.
Çocukla Doğru İletişim Kurmak İçin Anne Babanın Bilgili ve Bilinçli Olması Gerekiyor
Çocuğu tanımadan yapılan eğitim, teşhis koymadan yapılan bir ameliyata benziyor. Bu durumda iletişimde sorunlar çıkıyor, çatışmalar artıyor. Çocuğun yaşına göre neyi yapıp neyi yapamayacağını bilmek, bu bilginin üzerine çocuğun kişilik özelliklerini tanıyıp ilerlemek iletişimi çok kolaylaştırır. Örneğin 2 yaş çocuğu kendini yere atıp ağladı mı normal sayılabilir ama 5 yaşında kabul etmiyoruz. Kişiliğini, ilgisini, neye duyarlı olduğunu bilip, gelişim özellikleri ile bunları tamamladığınızda daha kolay iletişime geçebiliyorsunuz aslında…
2 Yaş Çocuğunun Özellikleri
2 yaş çocuğunda negativizm dediğimiz dönemi yaşarız yani her şeyin tersini yapma eğilimi… Yapma dersiniz yapar, koşma dersiniz koşar. Çünkü beyni kelimenin ilk hecesini alır: Yap, Koş… Olumsuzluk yapma eğilimi olduğu için dili olumluya çevirmek çok önemli. Koşma yerine yanımdan yürü, bağırma yerine küçük sesimiz nerde gibi… Bütün yaş dönemlerinde önemli ama 2 yaşta anne baba arasında tutarlılık daha bir önem kazanıyor. Evetse evet, hayırsa hayır... Çünkü çocuk bir anneye bir babaya bakıyor ve bilinçaltında “Bunlar daha aralarlında anlaşamıyorlar bana kural mı koyacaklar” diyor. Çocuğu dinlemeyi bilmek de gerekiyor. Ne kadar çok dinlerseniz karşı tarafın size anlatacak o kadar çok şeyi oluyor.
2 yaş kişiliğin geliştiği dönemdir. Anne babalar çocukların dirençleri ile ilgili şikayetlerde bulunduklarında “Ne güzel, bunlar kişiliğinin geliştiğinin göstergesi” diyorum. Çocuk bu nokta da diyor ki “SEN VARSIN AMA BEN DE VARIM VE BİR FİKRİM VAR” siz bu yaklaşımı çok fazla hayırlarla, kurallarla götürürseniz, biraz kişilik zedeleniyor. Ama çok fazla kuralsız götürürseniz o zamanda sınırsız, doyumsuz bir kişilik gelişebiliyor. Evet ve hayırları dengeye oturtmak gerek. Gün içinde nelere evet nelere hayır dediğinizi düşünün. 2 yaşta çok fazla “Hayır!” olmaması gerekiyor. Biraz daha esnek bir hava çizebilmek ve kendi yapabildiklerine olanak sağlamak çok önemli.
Sınırlar konusunda anne baba olarak önceden fikir birliği sağlamak gerek. Ailenin sorumluluğunda olan konularda ortak karar gerekir. Okul, yemek, uyku saatleri gibi… Bu konulardaki rutin çocuğu rahatlatır. Ne kadar hırçın davransa da “Hayır”ı gördüğünde aslında çok rahat ediyor. Ne kadar istemiyor gibi görünseler de bu kuralları rutinler dahilinde yaşamlarında oturtmaları lazım.
Bu Önemli Bir Nokta. Çocuklarımızı Özgür Bireyler Olarak Yetiştirmek İstiyoruz Ama Onlar 2-3 Yaş Döneminde Kurallarla Kendilerini Güvende Hissediyorlar Değil Mi?
Birey olmayı biz biraz yanlış anladık toplum olarak. Tatile gidilecek yere ya da misafirlikte oturma süresine çocuk karar veriyor ya da okulda ağlayan çocuğa “Okulda mı kalmak istersin eve mi gitmek istersin?” diye soruluyor. Bu kararlar çocuğun verebileceği kararlar değil. Annenin anne, babanın baba, çocuğun da çocuk olduğunu bilerek hareket etmesi gerekir. Çocukla hangi yaşta olursa olsun, arkadaş olmamalısınız. İletişiminiz kuvvetli olsun ama arkadaşlık olduğunda sınırsızlık, kuralsızlık ortaya çıkıyor.
Çocuklardan ne beklediğimizi net ifade etmek ve onları bilgilendirmek gerekir. Bir sonraki adımın ne olacağını bilmesi çocuğu rahatlatır. Ondan ne beklediğimizi bilmesi gerekir. Mesela çocuk oyun oynarken “hadi kalk yemeğe” demek yerine “5 dakika sonra yemek yiyeceğiz”, “oyuncaklarını toplamaya başlayabilirsin, yemeği hazırlıyorum” gibi bilgilendirmeler daha iyidir. Bir çalar saat bu nokta da çok işe yarayabilir. Çünkü oyun esnasında çocuk hayal dünyasıyla bir bağ kuruyor. Oradan gerçek dünyaya geçiş için bir köprü kurmak gerekiyor.
Bazen de yetişkinler çocuklardan çok fazla şey bekliyor. Büyük beklentiler de hayal kırıklıklarına neden oluyor. Zihinsel gelişmeleri çok iyi ama onlar hala çocuk… Yetişkin gibi davranmalarını bekliyoruz, olmayınca da sinirleniyoruz. Olumsuz davranıp, çocuğun bu davranışlarından daha kötüye gitmesine neden oluyoruz.
Çocuklarda belirsizlik kaygı ve korku yaratır. Bir restoranda yemek yemeğe gitmeden önce çocuğunuza çatal bıçak kullanmayı gösterirseniz ya da ön provalarını yaşarsanız çocuğunuz ne yaşayacağını ve yapabileceğini bilir.
Çocuğunuzla Çok Uzun Konuşmayın
Çocuklarda soyut kavramların gelişimi 11 yaşında tamamlanır. 2-3 yaşlarında her şeyi somutlaştırarak anlatmak, ifadelere görsellik katmak gerekiyor. Çünkü duyduklarından çok gördükleriyle öğreniyorlar. Kapıyı çarpma demek yerine, elini tutarak nasıl kapatacağını göstermek işbirliği sağlayabilir. Başı sonu belli olmayan cümleler yerine kısa net konuşulmalı. Nedeni ile beraber iki cümlelik söylemler gerekiyor. Fazlası çocuk için kafa karışıklığıdır. İlk cümleyi alır, gerisini duymaz.
Beden dili de çok önemlidir çocukla iletişimde. Ses tonunuzun, beden dilinizin, bakışınızın mutlaka bir bütünlük oluşturması gerekiyor çocuk için. Çocuklar dünyayı annelerinin yüzünden şekillendirirler. O mutluysa mutlu, üzgünse üzgün…
Düşünceyi Değil, Davranışı Cezalandırın
Sık yaptığımız bir hata davranışı değil, düşünceyi cezalandırmak. Çocuk kızdığı için sinirleniyoruz. Ama kızmak bir duygudur. Yanlış yapılan davranışın üstüne gitmek gerekiyor.
Çocukla empati kurmak için, onun duygularını hesaba katarak ilerlemek gerekiyor. “Sen şu an üzgün olduğun için böyle yapıyorsun” “Seni çok mutlu görüyorum.” Duygu durumları ile ifade ederseniz olayları daha iyi anlayabiliyor. Çocuğun söylediğini önce kendi içimize alıp, sonra tekrar ona yansıtmak gerekiyor. Empati böyle gelişir. Bizler çocuktan bir şey geldiğinde ya hemen çözüme gidiyoruz ya da öyle olmaz böyle olur diye karşı çıkıyoruz. Oysa onda farkındalık oluşturmak için “Sen böyle olduğu için böyle hissediyorsun demek” gibi cümlelerle ona duyguyu geri yansıtmak gerekiyor. Bir diğer nokta da çocuk üzülmesi diye kayıplarda hemen çözüme gitmeye çalışmak. Bir şeyini kaybettiğinde “Üzülme, ben sana yenisini alırım” demek empatiyi zedeliyor aslında. Üzülmek de bir duygudur ve önemlidir aslında. Örneğin; çocuğunuzun balığı öldüğünde “Sen onu çok seviyordun, besliyordun her gün, çok üzüldüğünü biliyorum” diyerek yanında beş dakika sessizce oturduğunuzda diğer yaklaşımdan çok daha fazlasını katmış oluyorsunuz çocuğunuza aslında. Üzülmesin diye konuyu değiştirmeye çalışmak, yeni ve cazip çözümler sunmak çocuğun duygularını paylaşmanızı da engelliyor.
Çocuğunuza Bunları Söylemeyin
“Sen bunu bilemezsin daha 3 yaşındasın” “Abi olunca anlarsın” gibi cümleler çocuğu olumsuz etkiler. Beyne bir kota, çizgi çizmemek gerekiyor çocukla iletişimde. Çocuk duygu ve değerleriyle bir birey olduğunu hissetmeli. “Baban eve gelince görürsün.” “Öğretmenin seni kameradan izliyor.” gibi cümlelerde çocuğun kişiliğinde zedeleyici noktalar bırakır. Kelimelerin özenli seçilmesi, sevgi ile söylesek de çocuğu niteleyici sıfatların kullanılmaması gerekiyor. “Benim şişko oğlum, şımarık kızım” gibi. Bunlar etiketleme oluyor ve ilerde olumsuz duygular yaratabiliyor.
Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.
Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..