MS ( Multiple Skleroz) Bilinmeyen Hastalık
MS (Multiple Skleroz) hastalığının bilinirliği son derece düşük. Bu hastalıktan haberdar olanlar da yeterli bilgiye sahip değil ve yanlış bilinen pek çok bilgi var. Aslında, “MS” dendiğinde korkulmasının temel kaynağı da bilgi eksikliği. Hem bu korkuyla hem de hastalıkla mücadele etmek için en çok ihtiyacımız olan şeyin sağlıklı ve bilimsel bilgi olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Nöroloji Bölümü Direktörü Prof. Dr. Yaşar Kütükçü ve Nöroloji Uzmanı Dr. Hale Gökmen MS hastalığına ilişkin önemli bilgiler paylaşıyor.
Sırttan aşağı doğru yayılan elektriklenme hissi MS belirtisi olabilir.
Günlük yaşamda sadece ağır egzersizden kaçınmaya dikkat etmeleri gerekiyor. Bazı durumlarda, koruyucu tedaviler altında olmak şartıyla, hayatı çok da etkilemeyen sessiz bir hastalık olarak kalması bile mümkün. Ağır atakları olan hastalar ise buna göre yaşam şekillerini belirleyerek aktif olarak çalışmaya ve yaşamaya devam ediyorlar. ”MS’in beyin ve omurilik sisteminde görülen bir hastalık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yaşar Kütükçü “MS, beyinde ve beyinden aldığı emirleri vücuda dağıtan sinirlerde hasar oluşması sonucunda ortaya çıkıyor. Zarar gören sinir dokularının ulaştığı organ veya uzuvlarda rahatsızlıklar meydana geliyor. Örneğin; görüş bozukluğu ya da çift görme, kol ve bacaklarda hissizlik ya da güçsüzlük, dengesizlik, vücudun bir kısmında hissizlik, konuşma bozukluğu gibi. Bu tür rahatsızlıklar MS belirtisi olabiliyor. Prof. Dr. Yaşar Kütükçü, “Hastanın, başını öne eğdiğinde sırtından aşağı doğru yayılan elektriklenme hissi’ olarak tanımlanan durum, MS teşhisinde önemli bir belirti olarak görülüyor” açıklamasında bulundu.
Ekvatordan uzaklaştıkça MS’in görülme sıklığı artıyor
Yaz ayları MS hastalarını biraz daha fazla etkilediğini ve sıcakların, sinir ileti hızını etkilediğinden hastaların semptomlarının artabildiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Nöroloji Uzmanı Dr. Hale Gökmen “Genel olarak çabuk yorulan MS hastalarının sıcak günlerde daha dikkatli olması gerektiğini hatırlatmakta fayda var. Her yaş ve cinsiyet grubunda MS’e rastlanabilir. Ancak yapılan araştırmalar 20-40 yaş arasında bu hastalığa daha fazla yakalandığına işaret ediyor. Genellikle 15-50 yaşlar arasında gördüğümüz bir hastalıktır. Ayrıca kadınlarda erkeklere göre yaklaşık 2 kat daha fazla görülmektedir. Anne soyunda MS hastalığı mevcut ise hastalık riski daha da yükseliyor. Genetik faktörün dışında en önemli etken ise D vitamini. Risk grubunda olan ve D vitamini eksikliği yaşayanlarda erken müdahale ve D vitamini takviyesi önem taşıyor. Bu nedenle, özellikle risk grubunda olanların aniden ortaya çıkan nörolojik değişimlere dikkat etmesi ve doktora başvurmayı ihmal etmemesi gerekiyor. Ayrıca çevresel etmenlerin de hastalıkta etkili olduğu düşünülmektedir. Ekvatordan uzaklaştıkça hastalığın görülme sıklığında artışlar görülmektedir. Yapılan bazı göç çalışmalarında 15 yaşından önce yapılan göçlerde, kişilerin yeni yerleştikleri bölgenin görülme sıklığı oranlarına kavuştuğu, bunun da çevresel etkilerle oluşabileceği düşünülmektedir” dedi.
Ataklar hastalığın türüne göre değişiyor
MS’in ataklarla seyreden bir hastalık olduğunu ancak tüm hastalar için geçerli bir atak periyodu olmadığını ve birçok MS çeşidi olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Nöroloji Bölümü Direktörü Prof. Dr. Yaşar Kütükçü sözlerini şöyle sürdürdü: “Bazı MS türlerinde hasta, hayatı boyunca sadece bir kez atak yaşıyor. Bazı hastalarda ise atak periyodu zamanla sıklaşabiliyor. Sadece MS’in türüne göre değil, kişiden kişiye de hastalığın ilerleme hızı değişiyor. MS hastaları için tedavi iki koldan yürütülüyor. Ataklara hızlıca ve doğru şekilde müdahale edilmesi önem taşıyor. Atak yaşayan hastalar için beş günlük damar içi kortizon tedavisi uygun görülüyor. Ancak atak dönemlerinde uygulanan tedavi kadar, koruyucu tedavi de elzem. Klasik koruyucu tedavide, hastanın kendisine düzenli olarak iğne ile ilaç zerk etmesi gerekiyor; bu, diyabet hastalarının insülin tedavisine benzer bir yöntem. MS tedavisi alanında yürütülen birçok çalışma var. Yeni ilaçların geliştirilmesi alanında son derece önemli çalışmalar yürütülüyor. Son dönemlerde bu anlamda yaşanan en önemli gelişme; klasik enjeksiyon şeklinde olan MS ilaçlarının yanında, ağızdan alınan ilaçların da etkinliği ve güvenliğinin gösterilmiş olması. Ağızdan alınan ilaçlar henüz çok yaygın değil ancak tedavi sürecini rahatlatacak kayda değer bir gelişme.”
MS hastalarının hiç iz kalmadan hayatlarını sürdürmeleri mümkün
Toplumda yaygın olan “Tüm MS hastalarını eninde sonunda yatağa bağımlı bir hayatın beklediği” yönündeki kanının doğru olmadığının altını çizen Anadolu Sağlık Merkezi Nöroloji Uzmanı Dr. Hale Gökmen sözlerini şöyle tamamladı: “MS tanısı alan hastaların, hiç iz kalmaksızın hayatını sürdürmesi de mümkün olabiliyor. Elbette; MS türü, hastalığın seyri ve doğru tedaviye zamanında başlanmış olması, koruyucu tedavinin ciddiyetle uygulanıp uygulanmadığı ve daha birçok faktörün etkisi söz konusu. Tanının ardından hastanın sürekli izlenmesi büyük önem taşıyor. Hastayı iyi tanıyan, hastalığın başından beri seyrini çok iyi bilen bir doktorun kontrolünde tüm tetkiklerin, düzenli MR kontrollerinin yetkin bir merkezde yapılması gerekiyor. Böylece hastalığın ilerlemesi önlenebiliyor, ataklar hemen fark edilip hızlıca ve iz bırakmadan tedavi edilebiliyor.”
MS’de koruyucu tedavi ne kazandırıyor?
- Ataklar önemli ölçüde engelleniyor.
- Hastalığın ilerlemesi önleniyor.
- MS kaynaklı zekâ ve düşünme fonksiyonu bozukluklarının önüne geçiliyor.
- MS nedeniyle “beyin küçülmesi” riski minimum seviyeye düşürülüyor.
Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.
Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..