Vücudumuzda Hücremizden Çok Bakteri Var, Bizi Hasta Etmemeleri İçin Ne Yapmalı?
Cildimiz en büyük organımız ve dış etkilerden bizi koruyan ilk bariyer… Cilt dengesinin bozulması, beden sağlığımızın da bozulması demek. Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Özlem Akın, cilt mikrobiyotasındaki dengenin bozulması halinde bağışıklık sisteminin de etkileneceğini söylüyor.
Vücudumuzda bulunan bakteriler, vücut hücrelerimizden 10 kat daha fazla, yani bizi biz yapan sadece et, kan ve kemik değil.
Cildimizdeki bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmaların bir kısmı faydalı, bir kısmı ise zararlı… Aralarındaki dengenin bozulması ise bağışıklık sistemimizin ve cilt sağlığımızın bozulması anlamına geliyor.
Cilt mikrobiyotasının dengesi neden önemli?
Cilt mikrobiyotamız, cilt sağlığımızın koruyucusu ve hatta benzetme yerindeyse sigortasıdır. Vücudumuz, bütünüyle mikrobiyolojik flora olarak adlandırılan trilyonlarca mikroorganizmadan oluşur. Yararlı mikroorganizmalar iyi huylu, zararlı olanlar ise kötü huylu ya da “patojenik” olarak adlandırılır. İyi huylu ve kötü huylu mikroorganizmalar arasında bir denge durumu (Homeostazi) varsa bağışıklık sistemimiz güçlü olur ve sağlıklı oluruz. Tam tersi durum yani dengesizlik (Disbiyoz) olduğunda ise bölgesel veya sistemsel hastalıklar görülebilir. Bu durum tüm vücudumuzda olduğu gibi cildimiz için de geçerlidir.
Cilt mikrobiyotası sağlıklı ciltte bir hastalığa neden olmazken, cilt bariyeri bozulduğunda patojen hale gelebilir. Hiçbir zaman florada var olmayan ama insan cildine bulaştığında zararlı hale gelen mikroorganizmalar hastalıklara yol açabilir. Yaz aylarında sıcak ve nem bu mikroorganizmaların artış göstermesine yol açabilir. Ayrıca ileri yaşlarda bağışıklık sisteminin ilaç, virüs ve diğer hastalıklar tarafından baskılanması da (immunspresyon) risk faktörleri arasındadır. Aşırı kilolu olma da bir diğer risk faktörüdür.
Cilt mikrobiyotanız vücudunuzun farklı bölgelerinde değişiklik gösterir
Cilt mikrobiyotası kişilerin yaşına, cinsiyetine göre değişir, hatta aynı kişinin vücudunun farklı bölgelerinde dahi değişiklik gösterebilir.
Özellikle etin ete değdiği alanlar olan kıvrım bölgelerinde; koltuk altı, göğüs arası, göğüs altı, kasık, kalça arası, parmak arasında mikrobiyota biraz daha farklı iken, daha kuru olan, kıvrım bölgeleri olmayan alanlardaki mikrobiyota daha farklıdır. Buralarda görünen hastalıklar da farklılıklar gösterir. Kıvrım bölgelerinde eğer bağışıklık sistemi düşmüşse veya iyi hijyen sağlanamamışsa bir şekilde hastalıklar, lekelenmeler görülebilir. Bu nedenle bu bölgelerin olduğunca kuru tutulması, olabildiğince nemin azaltılması ve hijyene dikkat edilmesi bu tür hastalıkların önüne geçilmesinde önemli bir faktör olacaktır.
Cilt bakım ürünlerinde pH değerine dikkat edilmelidir
Cilt bariyerinin bozulması her zaman enfeksiyona neden olmaz, ancak enfeksiyonu kolaylaştıran bir faktördür. Özellikle sağlıklı cildimizde yaşayan, normalde patojen olmayan bakteriler, cilt bütünlüğü bozulduğunda bu alandan girip söz konusu bölgede kızarıklık, şişme, ağrı, akıntı gibi şikâyetlere neden olabilir. Cilt bariyerini korumak için, kullanılan cilt bakım ürünlerinin pH oranına dikkat etmek gerekir.
Ayak kokusunun nedeni bakterilerdir
Ayaklarda santimetre başına ortalama 600 ter bezi bulunur. Bu sayı koltuk altındakilerden çok daha fazladır. Ayak bölgesindeki bakteriler aşırı çoğalma fırsatı bulduğunda, ürettikleri yağ asitleri ayak kokusuna yol açar. Ortaya çıkan koku gerek kişinin kendisini gerekse de çevredeki insanları rahatsız eder.
Birçok basit önlemle rahatsız edici bu durumun önüne geçebilmek mümkündür. Pamuklu çorap giymek, ayağın hava almasını sağlayacak ayakkabıları tercih etmek eğer mantar enfeksiyonu gibi cilt sorunu varsa ayak temizliğinin yanı sıra mantar ilaçlarını düzenli olarak kullanmak ayak kokusunu önlemeye yardımcı olacaktır.
Ağzımızın içinde binlerce bakteri var
Ağız içindeki bakteri dengesine de dikkat edilmesi gerekir. Ağız boşluğumuz binlerce farklı tür mikroorganizmaya ev sahipliği yapmaktadır ve en küçük alanda en değişik türün bir arada bulunduğu vücudumuzdaki tek yerdir. Ağız bölgesinde en sık “Candida Albican”’ adı verilen bir çeşit maya mantarı görülmektedir. Zayıflamış bağışıklık sistemi, candida oluşumunun başlıca nedenlerinden biridir. Ayrıca diyabet, başta antibiyotikler olmak üzere bazı ilaçların kullanımı da ağız mantarının oluşmasına yol açar. Beyaz görünümünden dolayı halk arasında “pamukçuk” olarak da bilinen candida sağlıklı kişilerde genellikle çok ciddi problemlere yol açmaz. Ancak bağışıklık sistemi güçsüz kişilerde pamukçuk tedavisi zorlayıcı olabilir.
Yorumları görebilmek, soru, görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için facebook hesabınız ile giriş yapmalısınız.
Facebook’ta adınıza gönderim yapmadığınızı bilmenizi isteriz..